Milliyetçi Hareket Partisi Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı, 126 Sıra Sayılı Kanun Teklifi Üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alarak meclis oturumunda bir konuşma yaptı.
Kaşıkçı yaptığı konuşmada, “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 1985 yılında Türkiye, İran ve Pakistan tarafından oluşturulmuş, daha sonra 1992 yılında Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın da katılımlarıyla 10 üyeli bir teşkilat hâline gelmiştir. Bölgesinde ve dünya genelinde standardizasyon, uygunluk değerlendirmesi, akreditasyon ve metrolojinin ekonomide ve ticaretteki önemini göz önüne alarak bu Teşkilatta, Ekonomik İşbirliği Teşkilatına bağlı Standardizasyon, Uygunluk Değerlendirmesi, Akreditasyon ve Metroloji Bölgesel Enstitüsü (RISCAM) kurulması kararlaştırılmıştır. Bu anlaşma 2009 yılında imzaya açılmış ve ülkemiz tarafından imzalanmıştır. Görüşmekte olduğumuz ilgili maddenin tadiline ilişkin protokol 17 Nisan 2018 tarihinde Duşanbe’de gerçekleştirilen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, 23.Bakanlar Konseyi Toplantısı sırasında imzalanmıştır. Söz konusu Protokol ile teşkilatın Metroloji Bölgesel Enstitüsü tüzüğünde değişiklik yapılarak, Metroloji Kurulu Yazmanlığının Kazakistan yerine Pakistan’da yer alması kararlaştırılmıştır. Bu Enstitü üzerinden aslında TSE’nin birikimlerinin ve sahip olduğu tecrübelerin üye ülkelere aktarılması hedeflenmektedir.
YENİ DÖNEMDE YENİ FIRSATLAR DOĞACAKTIR
Ayrıca Türkiye, standardizasyon ve akreditasyon alanlarında öncü bir ülke olarak RISCAM bünyesinde yürütülecek standartları ve uygunluk değerlendirme prosedürlerini uyumlaştırma çalışmaları ile ticareti olumsuz etkilemesi muhtemel faktörleri bertaraf etmeyi amaçlamakta olup, üye devletlerin bu alanlarda gelişimini destekleyerek Pazar payını arttırmayı ve bölgesinde odak noktasında olmayı hedeflemektedir. Ülkemiz, mevcut potansiyeli ile kendisini ve yakın coğrafyasındakileri koruma, küresel düzlemdeyse müdahil olduğu alanı etkileme potansiyeline sahiptir. Coronavirüs salgını sonrası yeniden şekillenmesi kaçınılmaz olan ülkeler arası ilişkiler ve tercihler doğru kullanılmalı, ortak vizyon temelinde aşama aşama tayin edilecek ara hedeflerle Türkiye’nin çıkarlarına erişmesi sağlanmalıdır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyeleri ile birlikte, bu teşkilata sınır ülkeler ile ilgili politikalar belirlenirken ortak bir vizyon ortaya koymalı ve Türkiye’nin tarihsel misyonuna uygun ve çıkarlarına erişebilecek tutumlar öncelikli olarak ele alınmalıdır. Türkiye, dış politikada özellikle 15 Temmuz sonrasında karşı karşıya kaldığı beka tehditlerinin belirgin hale gelmesiyle beraber, milli çıkarlarımıza odaklı ve bağımsız bir yol izlemeye koyulmuştur. Örneğin Suriye’de milli bekamıza tehdit oluşturan gelişmelere karşı Suriye topraklarında terör örgütlerine yönelik askeri harekatlarda bulunmuştur. Düzenlenen harekatlar sonrasında 8 bin 255 kilometrekarelik alan kontrol altına alındı ve terör unsurlarından temizlendi. Suriye meselesinde Türkiye açısından risk oluşturan en önemli alanlardan olan İdlib bölgesinde huzurun tesisi Türkiye’nin milli güvenliği, Rusya ile geliştirilen siyasi çözüm çabalarının geleceği ve Türkiye AB ilişkilerinin geleceği anlamında da öne çıkmaktadır. Tabii İdlib’ten bahsetmişken Hatay’ı da birlikte ele almakta fayda vardır. Çünkü İdlib’in güvenliği Hatay’ı da birinci dereceden ilgilendirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yarınlarda İdlib meselesini Hatay’da konuşmamak adına orada varlığını sürdürmektedir. İdlib kontrol altına alınmadan Hatay’da güvenliğini tam anlamıyla sağlamayacaktır. Suriye ile en uzun sınır hattına sahip olan Türkiye açısından Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, terör örgütlerinin meşruiyet bulma çabalarının engellenmesi ve demografik yapının değiştirilmesinin önüne geçilmesi şarttır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozarak bölgesel hesaplarla yeniden sınır çizme gayretinde olanların varlığını, enerjiye dayalı projelerde, Türkiye’nin hak ve menfaatlerine zarar verecek girişimlerde, Suriye üzerinden yapılan hesaplaşmalarda açıkça görmekteyiz. Türkiye’nin hedeflerine ulaştırılabilmesi için gerekli olan politikalar öncelikli hale getirilmelidir. Bölgemizi ilgilendiren üstünlük mücadelelerin analizi doğru yapılmalı ve teknolojinin öne geçtiği böylesi bir dönemde ülkemizi ileriye taşıyacak alanlar benimsenmelidir. Türkiye açısından Ekonomik İşbirliği Teşkilatı yeni dönemde yeni fırsatları beraberinde getirme potansiyeli taşımaktadır.
TEŞKİLAT, MUAZZAM İMKANLARA SAHİPTİR
Teşkilatın kapsamı Türkiye için Orta Asya, Güney Asya ve Ortadoğu’ya açılma imkânı bulabileceği bir başka kanal niteliğindedir. Son dönem dış politikasında diyaloga ve uzlaşmaya vurgu yapan Türkiye, teşkilat bünyesinde, özellikle sorun yaşayan ülkeler arasında diyalog imkânlarının çoğaltılması konusunda aktif bir rol oynamaktadır. Ekonomik anlamda Türkiye’nin teşkilat üyesi ülkeler ile ekonomik ilişkilerinin ve ticaretinin artması genel anlamda olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ticaret ile bağlantılı olarak, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nin özellikle vurguladığı ve üzerinde durduğu ulaşım ve taşımacılık alanları ise Türkiye açısından kritik bir potansiyeli beraberinde getirmektedir. Teşkilatın çabaları kapeşkilat coğrafyasının etrafında şekilleniyor. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 15’i, doğalgaz rezervlerinin yüzde 24’ü Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesindedir. Dünya nüfusundan 3 milyardan fazla insan teşkilat bölgesinin doğrudan sınır komşusu olduğu ülkelerde yaşıyor. Bu ülkemizin ticaret yapabileceği 3 Milyardan fazla tüketicinin olduğu büyük bir Pazar anlamına geliyor. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinin, uluslararası alanda önemli bir aktör olma yolunda büyük imkanlara sahip olduğunu görmemiz gerekmektedir. Teşkilatın jeopolitik konumu, tarihi birikimi, üyelerin ortak bağları, paylaştığı değerler, geniş doğal kaynakları ve beşeri sermayesi bu bölgenin kilit oyuncu olma yolunda muazzam imkanlara sahip olduğunu bizlere göstermektedir. Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile beraber olduğu bölgesel ekonomik işbirliği teşkilatının¸ ülkemiz için önemi aşikardır. Türkiye; konumu, gelişmişlik düzeyi ve tüm dünya ile siyasi ve ekonomik ilişkileri birlikte mütalaa edildiğinde, Teşkilata lider olma ve yönlendirici olma durumundadır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinin çok zengin enerji kaynaklarının akılcı bir şekilde kullanılması ve uluslararası pazarlara ulaştırılması hayati önem arz etmektedir. Türkiye, Teşkilat içinde ticaretin geliştirilmesi, ticaret rejimlerinin şeffaflaştırılarak Dünya Ticaret örgüt¸ kural ve standartlarıyla uyumlaştırılması, denize çıkışı olmayan Orta Asya ülkelerinin dünya ticaret merkezlerine açılımlarını sağlayacak ulaştırma hatlarının geliştirilmesi, eksik hatların tamamlanması, teşkilatın sınır komşularında yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler ile ilgili aktif bir tutum izlemelidir.
223.984 METREKARELİK ALAN MAYINDAN TEMİZLENDİ
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na sınır Çin ile ilişkilerde sıklıkla gündeme gelen ve maalesef ülkemizde de iç politikada zaman zaman istismar edildiğine şahit olduğumuz Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak ABD’nin Çin’i Uygur Türkleri üzerinden sıkıştırmak, Uygur Türklerini siyasi ve emperyal amaçları için bir enstrüman olarak kullanmaya çalışmasına dikkat kesilmeliyiz. Uygur Türkleri, ABD ve Çin arasındaki güç mücadelesinin bir parçası değildir. Bu meseleye Ankara merkezli, Türkiye Cumhuriyeti perspektifiyle bakıp hareket etmek durumundayız. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak politikamız budur. Hiç kimse Doğu Türkistan meselesini hatırına getirmezken yarım asırdır soydaşlarımzıın çığlığını dünya kamuoyuna taşıyan Milliyetçi Hareket Partisidir. Hiç kimse ucuz siyasi oyunlarla MHP’nin Uygur Türkleri konusunda ki tutumunu test etmemelidir. Bizler soydaşlarımızın her daim yanındayız ve onlara yapılan zulmü kınıyoruz. Uygur Türkleri gibi yurtlarından sürülen, hakları çiğnenen ve Hatay’da hayatta kalma mücadelesi veren Bayır Bucak Türkleri ile ilgili MHP dışında hiç kimseden bir ses neden çıkmamaktadır.? Acaba Bayır Bucak Türkmenleri ile ilgili bir açıklamanızı duymak için illaki ABD’nin konuyu gündeme mi alması gerekiyor ? Bu çelişkili ve yönlendirilmiş tavrınızın da farkında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu noktada seçim bölgem Hatay’ı da ilgilendiren bir konuya değinmek istiyorum. Türkiye ile Suriye arasındaki sınırlar daha önce bildiğiniz gibi arazilerin mayınlanması yöntemiyle koruma altına alınmıştı. Geçtiğimiz yıl Milli Savunma Bakanımızdan aldığım bilgiye göre 223.984 metrekarelik bölge mayından temizlenmiştir. Bu alanların normalleştirme sürecinin bir an önce tamamlanarak mera alanı olarak kazandırılması gerekmektedir. Bölgemizde geçimini hayvancılık ile sağlayan vatandaşlarımız çok uzun süredir bu konuda mağduriyet yaşamaktadır. Bu mağduriyetlerin en kısa zamanda giderilmesini umuyor genel kurulu saygıyla selamlıyorum” ifadelerini kullandı.
REKLAM