Hatay Emek ve Demokrasi Güçleri’nden 1 Mayıs çağrısı
Hatay Emek ve Demokrasi Güçleri 1 Mayıs öncesinde tüm vatandaşları 1 Mayıs’ta bulundukları alanları 1 Mayıs alanına dönüştürmeye çağırdı.
CHP, HDP, Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu, KESK gibi çok sayıda siyasi parti ve STK’nın destek verdiği eylemde KESK Hatay Dönem Sözcüsü Özgür Tıraş, 1 Mayıs dolayısıyla KESK tarafından Antakya’da Doğuş Okulları önünde bir basın açıklaması yaptı.
Tıraş açıklamasında, “Selam olsun insanca yaşam isteyen işçilere,emekçilere. Selam olsun güvenceli çalışma talep eden işsizlere, Selam olsun mücadeleden emekli olunmaz diyen emeklilere, Selam olsun İstanbul sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz diyen kadınlara. Selam olsun Aşağı Bakmayacağız diyen Gençlere Selam olsun İkizdere, Höyük, Akçay ve Toprağına, deresine sahip çıkana halklara. Selam olsun ötekileştirilen, ezilen herkese. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü için yan yanayız. Yasaklara rağmen, baskılara rağmen umudu büyütüyoruz. Her gün 1 Mayıs her yer 1 Mayıs diyoruz. Şu çürümüş düzene karşı yeni bir düzen için, yeni bir başlangıç için yan yanayız. On yıllardır dünya halklarına ,sınırsız bir emek ve doğa sömürüsü, savaşlar, ekonomik kriz, artan eşitsizlik, yoksulluk, işsizlik dışında hiçbir şey sunmayan bu düzen COVID-19 salgınıyla insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Dünya kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Sağlık hizmetlerinin ve güncel olarak da COVID-19 aşısının bir ticari meta haline gelmesinin bedelini insanlık ağır biçimde ödüyor. Bu koşullar altında Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu 1 Mayıs 2021’de “Yeni bir toplumsal sözleşme ve herkese aşı hakkı” mücadelesini büyütme çağırısı yapıyor. Bizler, bu topraklarda yaşayanlar, aklı, bilimi, emeği ve insan yaşamını öncelemeyen bir anlayışla yönetilenler, daha ağır bedeller ödüyoruz. COVID-19 salgınıyla mücadelede dünyanın en başarısız ülkelerinden birinde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sermayenin ve patronların çıkarları için, akıl, bilim ve milyonların sağlığı yok sayılıyor. Buradan bir kere daha haykırıyoruz: Çarklar dursun, ölümler bitsin! Bugün“tam kapanma” diye sundukları önlem paketinde de işçi sınıfının ve halkın sağlığını ve gelirini değil sermayenin çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Çarklar dönmeye, çalışanların çoğunluğunun işe gitmeye, insanlarımız ölmeye, sağlık emekçilerimiz tükenmeye devam ediyor. Tam kapanma dedikleri önlemlerde biz yokuz: Çalışanlar hastalanmaya, çalışmayanlar da açlığa mahkum ediliyor. Açık alanlarda nefes almamız yasaklanıp kapalı ortamlarda çalışmaya zorlanıyoruz. Ne pahasına olursa olsun “çarklar dönecek” inadıyla, insan yaşamı piyasaya kurban ediliyor. Yeterli aşı tedarik edilemiyor. Göz göre göre hastalanıyoruz, ölüyoruz ve tükeniyoruz! “Böyle salgın mücadelesi olmaz” diyor ve yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Sadece sağlığımız değil; işimiz, aşımız ve geçimimiz de tehdit altında. Pandemide yurttaşlarına en az nakdi destek veren iki ülkeden biri Türkiye oldu. İşsizlik her gün yeni rekorlar kırıyor. Kod 29 ile tazminat bile alamadan işimizi kaybediyoruz. Milyonlarca çalışan ve ailesi ücretsiz izin dayatmasıyla günde 50 liraya yaşamaya mahkum ediliyor. Gıda enflasyonu ile milyonlar açlık sınırının altına itiliyor.
FON, PATRONLARA DEĞİL, İŞÇİLERE HARCANMALIDIR
Evimize gelen faturalar kabarıyor, çarşı pazar alışverişi her gün bir öncekinden daha pahalı oluyor. Uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleriyle güvencesizlik yaygınlaşıyor. Salgın koşullarında bile ülkenin tüm kaynakları bir avuç şirkete peşkeş çekiliyor. Halk yaşam mücadelesi verirken, şirketler pandemide kârlarını artırıyor. “Geçinemiyoruz” çığlıkları yükselen ülkemizde 26 dolar milyarderinin serveti son bir yılda 38 milyar dolardan 53 milyar dolara yükseliyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik; diğer yanda servetler birikiyor. Ekonomik kriz ve pandemi koşullarında, adaletsizliğin en çirkin yüzü karşımıza çıkıyor. Pandemi sürecinde sınıfsal eşitsizliklerin yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor.. Pandemi koşullarında kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor. Bu koşullar altında işimiz, aşımız ve sağlığımız için söyleyecek çok şeyimiz var. Taleplerimiz ve öfkemiz var. Emekçilerin umutlarını ifade edeceğimiz 1 Mayısımız var. Sağlıklı, güvenceli ve insanca yaşama hakkımız için yan yanayız. Umutlarımız büyütmek için bugün Türkiye’nin dört bir yanında mücadelemizle yan yanayız. Taleplerimizi ve hedeflerimizi bir kere daha yan yana haykırıyoruz: Herkese aşı, Herkese gelir desteği sağlansın, Acil ve zorunlu işler dışında 4 hafta çarklar durdurulsun! Çalışırken hastalanan emekçiler için COVID-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilsin! Kod 29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilsin! İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları patronlara değil işçilere ve işsizlere destek için kullanılsın!
UMUDUMUZ DAYANIŞMAMIZDADIR
Asgari ücret üzerindeki tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın! İşsizliğe karşı kamu istihdamı artırılsın, Hukuksuz biçimde işten çıkarılan kamu emekçileri işlerine iade edilsin, Çalışma süreleri azaltılsın. Doğa katili projelere, Kanal İstanbul’a, betona, savaşa, silahlanmaya, sermayeye değil aşıya ve sosyal desteklere ayrılsın. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın! Zorunlu mallarda ve elektrik, su, doğalgaz, iletişim faturalarında dolaylı vergiler sıfırlansın, Pandemi süresince fatura borçları hazine tarafından karşılansın, borçlar faizsiz ertelensin. Örgütlenme, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılsın! İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa etkin şekilde uygulansın, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün İşyerinde Şiddete Karşı 190 sayılı sözleşmesi onaylansın! 2020 1 Mayıs’ında ifade ettiğimiz gerçek, 2021’de çok daha net bir biçimde ortadadır. Bu düzen yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Felakete dönen bu düzen, baskılarla, yasaklarla, yalanlarla, sansürle, kışkırtılan ırkçılık ve ayrımcılıkla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle, kısacası zulümle ayakta tutulmak istenmektedir. Bu felakete son vermek, insanlık için yeni bir başlangıç yapmak, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, demokrasinin egemen olduğu, kardeşçe, barış içerisinde yaşayacağımız yeni bir toplumsal düzen kurmak ellerimizdedir. Umudumuz birliğimizde, mücadelemizde ve dayanışmamızdadır!” ifadelerini kullandı.
Ardal: Yaşasın kadın dayanışması
1 Mayıs öncesinde Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu KESK eyleminin ardından tüm kadınları dayanışma için meydanlara çağırdı. Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu adına açıklamayı Fatma Ardal yaptı. Ardal açıklamasında, “Dünyayı emeğiyle var eden , dünyanın yarısı hayatın tamamı olan kadınlar. Atölyelerden , işyerlerinden, kampüslerden, liselerden , evlerden çıkıp bugün bir kez daha hep birlikte emeğimiz, bedenimiz,haklarımız, yaşamlarımız bizimdir vazgeçmiyoruz diyoruz. Buradayız , bir aradayız. 1 mayıs tüm yok sayılanların , görülmez olanların, emekçilerin, sömürülenlerin bayramıdır. Biz kadınlar ötekiler , lgbti+lar için ise sadece bir bayram değil bir direniş meşalesidir. Krizin, işsizliğin, yoksulluğun, salgının kadınlar için daha derin yaşandığı bu dönemde direniş meşalesini hep birlikte yakacağız. İktidardakiler nasıl yaşayacağımızdan kimle yaşayacağımıza kaç çocuk doğuracağımızdan nasıl doğuracağımıza kadar konuşa dursun , biz kadınların, lgbti+ ların çıktığımız yoldan dönmeye niyetimiz yok. İktidardakiler faşizmi inşa etmeye çalışıyorlar , sermaye sahipleri ile de işbirliği yaparak ,sürekli şiddet, sürekli savaş ve sürekli talan poltikalarına hız veriyorlar. Kurguladıkları şey toplumsal muhalefetin bütününü zor ve şiddet aygıtlarıyla denetim altında tutabilmek. Ekmeği , onuru, geleceği , bedeni, yönelimi , kimliği , yaşamı için direnenlerin dirençlerini yok etmek istiyorlar. Kadınlara , lgbti+lara, gençlere, yoksullara , alevilere kısacası hepimize diz çöktürmeye çalışıyorlar. Diz çökmeye, pes etmeye , yaşamlarımızı teslim etmeye niyetimiz yok. Her şeye rağmen, içerisine sürüklendiğimiz bütün karanlığa rağmen karanlığa karşı dik duran kadınlar var , lgbti+lar var . varız, buradayız, bir yere gitmiyoruz. Faşist inşaaya karşı bir barajımız var. Halkın barajı. Biz bu barajı her saldırıda , hak gasplarına karşı mücadele eden kadınların çıkışıyla ördük. Kadın cinayetlerine , şiddete , ucuz çalışmaya, görünmeyen emeğe karşı direnen kadınlar… hepimiz görüyor ve biliyoruz ki cinayetlerin, tacizin, istismarın , şiddetin önü bizzat iktidardakiler tarafından açılıyor. Erkek şiddeti cezasızlık politikalarıyla besleniyor. Bir gecede aşısını yaptırıp koca sarayında lüks içerisinde yaşayanların aldığı kararlarla İstanbul Sözleşmesinden çekinilmesi bu politikalardan yalnız biri. Bizler mahallerden metropollere ördüğümüz direnişlerle hayatımızı , haklarımızı tek adamın kararına bırakmayacağımızı gösterdik. İktidardakilerin politikalarına karşı yıllardır çok güçlü bir mücadele sergileyen kadınlar ve lgbti+lar İstanbul sözleşmesini öyle bir gece yarısı kararlarıyla size bırakacaklar mı sandınız. Şimdi bu mücadeleyi daha da büyütmenin zamanıdır. Bugün buradan bir kez daha dile getiriyoruz. İstanbul sözleşmesinden , haklarımızdan , hayatlarımızdan, 1 mayıstan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Susmuyoruz , korkmuyoruz itaat etmiyoruz. Biz bu barajı lgbti+ların direnişiyle ördük . iktidardakiler lgbti+ları açıkça hedef tahtasına koyarak nefret cinayetlerine ve katliamlara maruz kalmalarının önünü açıyor. Karşılarında ise Stonewall’dan bu yana direngen ve kararlı bir şekilde mücadele eden renkler buluyor, bu kararlı duruşu yok edemeyeceksiniz. Şimdi bu direngenliği ve kararlılığı daha da ileri taşıma zamanı. Pandemi var olan sorunları derinleştiriyor. İktidar pandeminin başından bu yana acil durum planlamaları, önleyici tedbirler yerine kadınların mücadeleyle kazandıkları haklarını tartışmaya açıyor, bir gece yarısı kararlarıyla kaldırmaya çalışıyor. Pandemi derinleştirdiği kriz, bakım işleri ve yeniden üretim işlerinin önemini bir kez daha ortaya koydu. Ev içi tüm bakım işlerini “kadın işi” olarak gören patriyarkal bakış ile karantina döneminde kadınların omuzlarına binen yük ve sorumluluk daha da artmış oldu. İşgücü piyasasında kadınlar çoğunlukla ilk gözden çıkarılanlar oldu. Salgının etkisiyle birlikte kadın işsizlik oranı % 45 e yükseldi. Pandemi Kadınlara esnek çalışılma dayatılarak emeği görünmez kılınmak için bir fırsata çevrilmeye çalışıldı, çalışıyor. Göçmen ve mülteci kadınların doğrudan çalışma alanları olan bakım işleri ve mevsimlik işçilik alanlarının sorunları salgınla birlikte daha da derinleşiyor ve görünmez kılınıyor. Kısacası yoksulluk gitgide kadınlaşıyor. Pandemi öncesinde yayınlanan Cinsiyet Eşitliği raporunda karşımıza çıkan kadınların erkeklerle eşit ücrete sahip olması için 257 yıl geçmesi gerektiği bilgisi. sadece “ücretli emek“ penceresinden bile bakıcak olursak, pandemi sürecinde bu eşitsizliğin daha da arttığını rahatça söyleyebiliriz.
HER YERİ 1 MAYIS ALANINA ÇEVİRELİM
Saatlerce ekmek kuyruklarında bekliyoruz, gece pazarlarında çürümüş sebze ve meyveleri toplamaya çalşıyoruz, kollarımızda sepetlerle sokak sokak gezip “artık yiyecek alınır“ diye bağırıyoruz… mevcut düzenin, bizlere vadedeceği hiçbir gelecek yok. Bizler özgürlüğümüzü kendi ellerimizle kazanacağız. Bizler temel geçim kaynaklarına, ped, tampon gibi temel sağlık ürünlerine dahi ulaşamazken, birileri sırça köşklerinden ve binlerce trolle doldurdukları sosyal medya mecralarından bizlere nasıl daha hesaplı yaşarız öğütleri vermekle, bizlere “hain” yada “terörist” demekle meşguller. Birileri şatafatlı saraylarında ejder smoothie içerken kadınlara işsizliği , geleceksizliği, ölümü reva görüyor. Unuttukları şey ise hayatın yarısı olduğumuz, bir durursak hayat da durur. Pandemi öncesinde işyerlerinde aldıkları ulaşım, yemek, internet gibi ek ödemelerin hepsinden yoksun bırakılan kadınlar, kendilerine dayatılan bu ödemeler için ekstra harcamalar yaparak hem daha çok yoksullaştılar hem daha çok yalnızlaştırıldılar. Özel olarak; evlerine dönmek zorunda kalan kadın öğrencilerin ve göçmen kadınların maruz bırakıldığı ekonomik şiddeti, pandemi döneminde daha da katmerleniyor. Tüm sorunları mücadelemiz ile al aşağı edeceğiz. İktidar Pandemiyi toplumu yönetmenin bir aracı ve yöntemine dönüştürmeye çalışıyor. Pandemiyi allahın bir lütfu olarak gören iktidar toplumsal muhalefetin bütün alanlarını baskılamada bir araç olarak kullanıyor. İstanbul sözleşmesinin bir gece yarısı kararı ile çekilmesinin, bekçilik yasalarının, kadın üniversitesi kararının, istismarcı ve tecavüzcülerin salıverilmesinin, lgbti+ toplulukların kapatılmasının, kadın düşmanı politikaların bu dönemde artmış olması tesadüf değil, biliyoruz. Biz kadınlar 1 mayısın fiili olarak engellenmesinin de tüm bu kararlardan bağımsız olmadığını biliyoruz. 1 mayıstan da, İstanbul Sözleşmesinden de, hayatlarımızdan da, emeğimizden de vazgeçmiyoruz. Buradayız, susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz. Buradan bütün kadınları 1 mayıs günü saat 15:00 da sokakları, evleri bulunduğumuz her yeri 1 mayıs alanlarına çevirmeye çağırıyorum” ifadelerini kullandı.
(Haber:Levent AŞKAR )
REKLAM