TMMOB’de Uncu dönemi sürüyor « Hatay Yeni Haber Gazetesi

22 Kasım 2024 - 10:41

TMMOB’de Uncu dönemi sürüyor

TMMOB Makine Mühendisleri Odası Adana Şubesi 26. Olağan Genel Kurulu Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda gerçekleştirildi.

TMMOB’de Uncu dönemi sürüyor
Son Güncelleme :

15 Şubat 2022 - 15:45

178 views

TMMOB’de Uncu dönemi sürüyor

TMMOB Makine Mühendisleri Odası Adana Şubesi 26. Olağan Genel Kurulu Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda gerçekleştirildi. Başkanlık Divanı Seçimine; Ahmet Turan Dörtdemir, Serçin Üçkardeş, Taylan Ballı ve Hüseyin Kalantör seçildikten sonra Genel Kurul başlatıldı. Ümit Galip Uncu, kullanılan oylar sonucunda yeniden başkanlığa seçildi. Kongreye Adana şube üyesi olarak Hatay’dan da makine mühendisleri katıldı.

reklam

 

 

 

 

 

 

 

MMO Adana Şube 26. Olağan Genel Kuruluna Katılan Konuklar; CHP Adana İl Başkanı Mehmet Çelebi ve İl Yönetim Kurulu Üyeleri, CHP Adana Milletvekilleri Dr. Müzeyyen Şevkin ve Burhanettin Bulut, TMMOB İKK Sekreteri Ahmet Uncu, ZMO Başkanı Feyzullah Korkut, EMO Başkanı Mehmet Mak, GMO Başkanı Şehmus Alparslan, Eğitim Sen Şube Başkanı Hüseyin Kaya, CHP Adana İl Kadın Kolları Başkanı, CHP İl gençlik Kolları Başkanı Mete Çelebi ayrıca JMO, DİSK, İMO’dan doğru katılım sağlandı.

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının ardından Şube Başkanı Ümit Galip Uncu konuşmasını gerçekleştirdi.

Ayrıca Genel Kurul’da HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, CHP Adana Milletvekilleri Dr. Müzeyyen Şevkin ve Burhanettin Bulut ardından TMMOB İKK Sekreteri Ahmet Uncu birer konuşma gerçekleştirdi.

UNCU: ÇİN İMF PROGRAMINI REDDETMİŞTİR

TMMOB Makine Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ümit Galip Uncu konuşmasında; “Ülkenin son yirmi yılına damgasını vuran AKP iktidarı döneminde, sanayi düşük teknolojili üretimle, emek yoğun sektörlerle finansal spekülasyonlar ve mafyatik, oligarşik bir rant ağı ile kuşatılmış durumdadır. Üretim gücünün tahribi, dış borçlara ve ithal girdilere bağımlılık, borç ve faiz ödemelerinin büyüklüğü, inşaat-rant odaklılık gibi olgular, ülkemizin sanayileşmeden tamamen uzaklaştığını ortaya koyuyor” dedi. Uncu konuşmasının devamında şunlara dikkat çekti; Maalesef göreve geldiğimiz Şubat 2020 tarihinden itibaren Türkiye ve Dünya, yeni bir düzene girmiş, hem pandemi hem de ekonomik krizler dünya halklarını olumsuz etkilemiştir. Son 40 yılda sermayenin sınırsız hakimiyeti zaten sağlanmış iken, pandemi ve ekonomik çöküntü dünyanın sınıf haritası değiştirmiştir. Emperyalizmin ülkelere dayattığı yıkım politikaları ve bölgesel savaşlar sonucu ülkelerinden göç etmek zorunda bırakılan insanlar bu sürecin parçalarıdır. Emek piyasalarına katılım, son 40 yılda dünya nüfus artışının üzerindedir. Geleneksel sol akımların dünyada dağılmasıyla emek her coğrafyada kaybeden taraf olmuştur. Emperyalizm, kendisinin neden olduğu bu sınıfsal hareketlerinin mağdurlarına ve bu dönemde güçlenen Çin’e savaş açmıştır. Paralel bir şekilde Latin Amerika ülkelerinde neoliberalizmin yıkımını önlemeye çalışan sol hükümetler ve Ortadoğu’daki “aykırı” rejimler, emperyalizmin saldırgan politikaları ile yıkıma uğramışlardır. Solun zayıflamış olması, emekçi sınıfların parçalı durumu ve göç hareketleriyle güçlenen yabancı düşmanlığı koşullarında, neofaşizm maalesef birçok ülkede emekçi kesimlerden de destek bulmaktadır. Emperyalizminin saldırgan politikası, Güney Amerika’da Venezuela, Küba, Nikaragua’ya yönelik ambargolarla, Bolivya ve Venezuela’da darbe girişimleriyle, Suriye’yi işgalle ve İdlib’de toplanan cihatçılara destekle sürmektedir. Göç dalgalarının ülkelerin içinde oluşturduğu etkiler karşısında sol hareketlerin uluslararası dayanışmayı canlandıramadığı; emekçi sınıfların parçalanmışlığı, mavi yakalı-beyaz yakalı ayrımı, göçmen emekçilerine tepki gibi olgular, kültür savaşları mı, sınıf dayanışması mı sorununu önümüze koymaktadır. Türkiye’deki benzer sorunlarla birlikte düşünüldüğünde, aydınlanma ideolojisi ile sınıf ideolojisi ve sınıf kardeşliği bilincinin enternasyonal dayanışmayı içererek birleşmesi gerekmektedir. Ancak maalesef bu konuda Türk solu birkaç cılız hareketten öteye gidememektedir. Türkiye solu, patlak veren ekonomik krize ve istikrarsızlığa karşı, neoliberal makro-ekonomik programı sahiplenemez. Dünya ekonomisinin makro olarak üzerinde durması gereken konu, ABD hegemonyası ve Çin’in yeni bir dünya gücü olarak gelişimidir. Öngörülebilir bir gelecekteki küresel ve sanayi gelişmesinin arka planını oluşturacak uluslararası siyasi ve kurumsal çerçevenin oluşumunda, bu iki gücün başını çektiği, iki kutuplu, kuralları iki tarafın koyduğu ve sadece kendi önceliklerini gözeten yeni bir dünya düzenine doğru gidişten söz etmek mümkündür. Son dönemlerde sözü çok edilen “Çin modeli”ne bakıldığında ise, Çin’deki siyasi yönetimin, Türkiye’nin aksine IMF’nin desteklediği neoliberal yapısal uyum programlarını reddettiği görülür. Çin başta Türkiye olmak üzere tüm çevre ülkeler için büyüme ve kalkınma yönünden ilginç olduğu kadar ders çıkarılacak bir örnek elbette olabilir. Modelin özgünlüğü Çin Komünist Partisi rehberliğinde kalkınma planları ile piyasa arasında uyum sağlanmasıdır. Sanayideki kapsamlı ve hızlı dönüşüm ile inovasyona dönük bir ekonomik-teknolojik yapı oluşturmaya devlet öncülük etmekte ve bir plan çerçevesinde hareket edilmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

TOPLUMSAL KRİZLER PATLAK VERECEK

Türkiye için neoliberal bir makro-ekonomik programı varsayan IMF, 2026’ya kadar Türkiye için yüzde 3,3’lük bir büyüme temposu öngörüyor. Bugünkü toplumsal bunalımın özet bir göstergesini, son dokuz ayın istihdam verilerine göz atarak ve üç yıl öncesiyle karşılaştırarak şöyle özetleyeyim: Çalışma yaşındaki nüfus, Ocak-Eylül 2018-2021 arasında 3 milyon artmış; istihdam 380 bin azalmıştır. Sözünü ettiğim neoliberal program, vadettiği ılımlı büyüme eğilimi ile bu insanları üretime çekemez; ancak önceki yıllardan yığılan atıl emek rezervlerini kalıcı kılar; toplumsal bunalımı geleceğe de taşır. Bu nedenle kısa-orta dönemde, toplumsal sosyal krizlerin patlak vereceği bir ülke olacaktır. Kısa dönemde emekçilerin toplumsal bunalıma karşı günü gününe savunulması temel sorundur. İktidar (asgari ücretler, maaşlar, emeklilerin ve kamu işçilerinin aylıkları gibi) denetleyebildiği tüm emek gelirlerine, güvenilmez TÜİK/TÜFE istatistikleri ile sınırlı bir zam getirebilir ancak Son aylarda yoğunlaşan, resmî istatistiklere yansımayan enflasyonun yarattığı gerçek gelir kayıplarının telafisi gündem dışıdır. Emek örgütlerinin güçlü olduğu 1989-1993 yıllarında bu savunma yöntemi koalisyon hükümetleri tarafından kabul edilmiş; yüksek enflasyon ortamında ücret paylarının yükseltilmesi mümkün olmuş; sanayi sermayesi kâr marjlarının aşınmasını sineye çekmiş; hiper enflasyon bu sayede önlenebilmişti. Sendikalaşma oranlarının sembolik düzeylere indiği bugünlerde siyasal iktidara ve işverenlere bu düzenlemeyi kabul ettirmek mümkün değildir. Sol muhalefet, geçmiş enflasyon dönemlerinde emeği koruyan uygulamaları hatırlamalı; hatırlatmalıdır. Hâlâ pazarlık gücü olan sendikalar ve tüm emekçi örgütleri “mümkün olanın azamisini” talep etmelidir. MMO Adana örgütlülüğünde 25. dönemi bitirip 26. Çalışma Dönemine çok az zaman kaldığı bugünlerde bizler ülkeye büyük umutlarla bakmayı hayal görmekten farklı görmüyoruz. Ancak geleneğimizden ve üyelerimizden aldığımız güçle halkımız için; sömürü ve yolsuzluk erbabı AKP iktidarının ülkesine düşman icraatlarına da sonuna kadar karşı çıkmaya devam ediyor, devam edeceğiz. Mesleğimizden aldığımız güçle, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Adana Şubesi, dünyamızın, ülkemizin ve halkımızın sorunlarını ve bu sorunlara çözüm önerilerini, çözüm ile ilgili faaliyetler ortaya koymayı, toplumsal bir görev addederek çalışmalarını sürdürüyor. Halkımızın içinde bulunduğu gerçekliği en çıplak biçimiyle dile getirmek, bu durumun çözümü için politikalar oluşturmak bizlerin en temel sorumluluğudur.

 

 

 

 

 

 

 

BÜTÜN KAMUSAL ALANLARI SÖMÜRÜ VE RANTA AÇILDI

AKP, yirmi yıllık iktidarı süresince, Cumhuriyetin tarihsel kazanımlarını, laikliği, bilimi, aydınlanmayı ve modern toplumsal yaşamı da karşısına almış; emekçilere, yaşlılara, kadınlara, gençlere, sanata, tarihsel değerlere her fırsatta hakaretler yöneltmiş; gerici, sermaye yanlısı, emek düşmanı bir rejim değişikliğini zorlamış, bütün kamusal alanları sömürü ve ranta açmıştır. AKP iktidarında, üretim, tasarruf, yatırım, istihdam, ithalata dayalı ihracat yapısı, üretimde teknoloji düzeyi, hayli sorunlu hale gelmiştir. Sanayisizleştirme, fason-esnek-taşeron üretim ile esnek istihdam ve rant eksenli sermaye birikimi, dış talep bağımlılığı, cari açık, sermaye hareketlerinin serbest giriş-çıkışı ve aşırı borçlanma Türkiye ekonomisini hayli kırılgan bir noktaya getirmiştir. Hepimizin bildiği gibi AKP iktidarı, bu çalışma dönemimizde de, halk ve bütün ülke kurumları üzerinde olduğu gibi Odalarımız üzerinde de otoriter bir baskı kurma çabalarını yoğunlaştırmıştır. Son iki yılda ülkemiz, halkımız, Odamız, TMMOB ve bütün ilerici güçler, adaletsizlik iktidarı AKP’nin düşmanca icraatlarıyla yüz yüze kalmıştır. Her şeyi olduğu gibi pandemiyi de yönetemeyen iktidar yüzünden, önlemlerin yetersizliği, eksik kapanmalar, erken “normalleşme”ler sonucu, vakalar ve ölümler hâlâ çok yüksek sayılardadır. Pandemi, saray rejimi ve sermaye için yeni bir baskı ve sömürüyü yoğunlaştırma vesilesi olarak değerlendirilmiş; esnafa, çiftçiye, emekliye, halka sadece gidin kredi alın, borçlanın denilmiş; kaynaklar emekçilerden ve sağlık alanından esirgenmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, esnek-güvencesiz çalışma biçimlerine meşruiyet kazandırılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

MAALESEF PANDEMİ DÖNEMİNİN BİLANÇOSU ŞU ŞEKİLDEDİR;

Bir yandan sağlık krizi, ekonomik kriz, istihdam krizi, sosyal kriz, iklim ve çevre krizi var iken yeni faşizmin yükselişi ve antidemokratik uygulamalar ile birlikte bütünleşen topyekûn bir kriz durumu var olmuş ve halkımızı derinden etkilemiştir. Krizi çözmeye yönelik alternatifleri gerçekçi bir şekilde sergilemek gerekir. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin bugüne kadar şiar edindiği kamuculuk, demokratikleşme, çalışma koşullarının köklü bir şekilde değiştirilmesi, eşitsizliklerin yok edilmesi ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması öncelikli alternatiftir. 20. yılına giren AKP iktidarı ve özel olarak saray rejiminin yıkım üreten politikaları, pandemi koşullarında da artarak sürmüştür. Pandemi süreci Türkiye’de bir sosyal politika başarısızlığı olduğunun en büyük ispatıdır. Pandemi, sermayenin emek üzerindeki hakimiyetini yoğunlaştıran; başlarda söylenenin aksine hepimizin aynı gemide olmadığını çok net bir şekilde gösteren, sermaye sınıflarının kazanımlarının, emekçi sınıfların kayıplarının olduğu, emeğe yönelik her türden hak ihlalinin yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Ülkenin son yirmi yılına damgasını vuran AKP iktidarı döneminde, sanayi düşük teknolojili üretimle, emek yoğun sektörlerle finansal spekülasyonlar ve mafyatik, oligarşik bir rant ağı ile kuşatılmış durumdadır. Üretim gücünün tahribi, dış borçlara ve ithal girdilere bağımlılık, borç ve faiz ödemelerinin büyüklüğü, inşaat-rant odaklılık gibi olgular, ülkemizin sanayileşmeden tamamen uzaklaştığını ortaya koyuyor. Özel olarak MMO Adana Şubesi ve Oda örgütlülüğümüz, bütün bu olumsuz gelişmelere, iktidarın baskılarına, yapımızı dönüştürme çabalarına bu güç dönemde kararlılıkla karşı çıkmış ve direnmiştir. Teknik hizmetlerimizin sürekliliği sağlanmış, asli teknik hizmetlerde yoğunlaşılmış, personel yapısı büyük oranda korunmuştur. Odamızın ve örgütlü yapımızın gereği olarak Pandemi döneminde sağlık emekçilerinin COVID-19 pandemisine karşı verdikleri mücadele sırasında enfekte olmalarını bir nebze olsa da önleyebilmek amacıyla meslek alanımız olan mühendisliği toplumla buluşturarak siperlik ürettik ve ücretsiz dağıttık. Yine mesleki disiplinlerimizden yola çıkarak pandeminin ilk aylarında İklimlendirme Teknik Kurulu kurulmuş ve başta Hastanelerde ve Sağlık Yapılarında, Otellerde, Alışveriş Merkezlerinde, Askeri ve Lojistik yapılarda, Spor Tesisleri-Yüzme Havuzlarında, Okullar ve Eğitim Tesislerinde, Konutlar Fabrikalar ve Endüstriyel Tesislerde hangi önlemlerin alınması ve neler yapılması gerektiği ile ilgili yönergeler oluşturulmuştur. Adana Şubesinin sekreteryasında iki yılda bir düzenlediğimiz ve onuncusu 2019 yılında gerçekleştirilen İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi bu yıl COVID-19 pandemisi nedeni ile düzenlenememiştir. Kongremizin yerine, 22-23 Ekim tarihlerinde çevrimiçi olarak uluslararası katılımlı “İSİG Kongresine Giderken Pandemi Sürecinin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkileri Sempozyumu” nu gerçekleştirdik. 632 kişi katıldığı sempozyumda, 10 oturumda 35 konu başlığında sunumlar yapılmış ve görüşler paylaşılmıştır.

 

 

 

 

 

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TMMOB, YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ MMO

Bu dayanışmaların, özellikle üyelerimizin mesleki birikimlerinin toplumun şu an gündemde olan bir sorununa çözüm üretmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Mühendisliğin aslında toplumun ihtiyaçlarını ve önceliklerini önemseyen ve buna dair çözümler geliştiren bir meslek olduğu, meslek odamızın da bu birikimin ve dayanışmanın, örgütleyicisi olması özellikle vurgulanması gereken bir konu olarak görüyoruz ve meslek alanımızdan hareket ederek memleketimiz için sorumluluk alıyoruz.

REKLAM

Laikliğin bile tartışılmaya başlandığı, öğrencilerin yurtsuz, babaların işsiz olduğu bir ülkede, toprağına ihanet edilen, madenleri peşkeş çekilen bir ülkede, kadını mağdur, halkı mutsuz, genci umutsuz olan bir ülkede, Makine Mühendisleri Odası biat edenlerin karşısında gerçeği söylemekte, halkının yanında durmaya devam etmektedir. Gericiliğe inat çocuğu, kadını, emeği, kültürü, sanatı ve üretimi koruyacak, bunu da başta güç aldığı üyesi ile birlikte yapacaktır. Yıllardan beri devam eden bu dava, haksızlıktan hukuksuzluktan, adaletsizlikten hesap sorma davasıdır ve ancak birlikte başarılabilir. Yaşadığımız kentimiz, nefes aldığımız ülkemiz için sözümüz var, MMO var olduğu sürece de olacak.”

REKLAM

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.