Arkeoloğ Hasan Askın İlimizde bulunan birçok tarihi eserlerin Res santrallerinden zarar gördüğünü ifade etti ve basın açıklamasında şunlara yer verdi: ‘’Değerli basın mensupları ve çevre gönüllüleri, temiz enerji yalanıyla yaşam alanlarımız katledilmekte, Rüzgar Enerji Santralleri (RES) ile yaşamımızda telafisi mümkün olmayan tahribatlar yapılmaktadır
RES’lerin verdiği zararları şöyle sıralayabiliriz;
Tribünlerin insan duyma eşiğinin altında yaydığı seslerin insanlar ve diğer canlılar üzerinde zamanla doğuracağı hastalıklar büyük sorunların habercisi olarak görülmektedir Bu zararlar; uyku bozukluğu baş ağrıları kulak çınlaması, sersemlik hissi, baş dönmeleri konsantrasyon ve hafıza bozuklukları gibi problemlerdir.
RES’ler bulunduğu bölgede rüzgarı kestiği ve farklı alanlara dağıttığı için mekanik etkilere neden olup birkaç derecelik sıcaklık değişimleri yaratarak doğal yaşamı bozmaktadır. RES’ler yol açtığı rüzgar akımı özellikle arılara zarar vermektedir. Bu akım rüzgar ile gelen polenlerin önüne geçerek bitkilerdeki tozlaşmayı zorlaştırmakta, bölgedeki endemik bitki türlerini yok olma tehdidi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Hâlihazırda kurulmuş olan ve kurulması planlanan RES’ler kuşların ana göç yolu üzerinde bulunmaktır. Yakın zamanda yapılan araştırmalar göçmen kuşların yollarını değiştirmek, daha yüksekten uçmak, rüzgar akımına karşı uçmak gibi sorunlar nedeniyle zarar gördüğünü ortaya koymaktadır.
RES’lerin bir diğer olumsuz etkisi de bölgede tarımsal faaliyetlerle geçinen vatandaşların tribünlerin yarattığı hava akımı, manyetik alan ve benzeri etkiler sonucunda bazı ürünleri üretemediklerini, ürünlerin verimi ve kalitesindeki düşüş nedeni ile ekonomik daralma yaşadıklarını ifade etmeleridir. Buna ek olarak söz konusu bölgedeki tarımsal alanlar kullanılamaz hale gelmekte, yerleşim alanları daraldığı için tarım alanları yerleşim alanları olarak kullanılmakta, bu sorunların karşılığı ekonomik değeri düşen gayrimenkuller ve ekonomik kayıplar olmaktadır.
Antakya bugüne kadar bilinen 23 medeniyetten 13’üne ev sahipliği yapan bir merkezdir. Bu medeniyetlerin kalıntılarından biri olan ve yerleşke sınırları henüz kesin olarak belirlenmeyen St. Simon Manastırı bugün RES’lerin yarattığı tahribattan nasibini almaktadır.
Enerji elde etme gayesiyle insanlığa dair önemli bilgiler barındıran, 1500 yıllık geçmişe sahip St. Simon Manastırı ve tarihte mucizeler dağı olarak bilinen mevkiinin tahrip edilmesinin önemli kayıplara neden olacağı düşünülmektedir. Bu durum henüz ciddi bir şekilde araştırılmamış olan bölgenin bize geçmişten aktaracaklarını telafisi mümkün olmayan şekilde kaybetmemize neden olacaktır.
Aynı mevkide bulunan bir diğer inanç merkezi ‘Al Arabi’ ziyaretgâhı da bu saldırıdan payına düşeni fazlasıyla almaktadır. Ziyaretçiler bu sağlıksız koşullarda ibadetlerini yerine getirmek zorunda kalmaktadır.
Arkeolojik olarak oldukça zengin ve neredeyse hiç araştırılmamış olan bu bölgenin RES şirketlerinin insafsızlığına terk edilmesi oldukça düşündürücüdür. RES şirketleri muhtelif yerlerde gelişi güzel kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde tribün dikerken, arkeolojik tahribatı engellemek için sit alanı olarak belirlenen böyle bir kültür ve inanç merkezinin bu kadar yakınına RES yapılması nasıl bir mantıkla açıklanabilir? Hangi ÇED raporu böyle bir katliama izin verebilir, bu ÇED raporunun uzman eliyle ve bazı çıkarlar doğrultusunda hazırlanmadığını kim söyleyebilir?
Bugün Hatay Büyükşehir Belediyesi EXPO 21’e hazırlanırken ve bütün dünyaya kendini tanıtma çabası içine girmişken, RES tribünlerinin bu coğrafyaya verdiği çok yönlü zarara kurulmasına izin verilmesini kim, nasıl açıklayabilir?
Halihazırdaki tribünler bu kültür tarih ve inanç merkezinin siluetini bozmuşken, yakınına yöresine yeni tribünleri eklemek EXPO yoluyla hedeflenen tanıtım faaliyetleri ile ne kadar bağdaşır?
Sonuç olarak yapılan RES’ler insanların beden ve ruh sağlığını olumsuz etkilemekte, tarımsal faaliyetlere verdiği zarar ve yerleşim alanlarını daraltması nedeniyle ile ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Turizm alanlarını harap edip, bölgenin siluetini bozarak ekonomik kayıp yaşatmakta tarihsel, kültürel ve inançsal veri kayıplarına neden olarak insanlık tarihinde önemli olabilecek bilgileri sonsuzluğa gömmektedir. Bitki faunasına, bazı özel bitkilerin varlığına zarar vererek çevreye zarar vermekte, başta göçmen kuşlar olmak üzere, kuşlara ve diğer canlılara zarar vermektedir.
Buradan sesimizi yetkililere duyurmak istiyoruz; bu yanlışın durdurulması gerekmektedir. Telafisi olmayan kayıpların yaşanmaması için ilgili kurumların daha ciddi, titizlikle ÇED raporları hazırlaması sağlanmalıdır. İnsan sağlığını, doğal çevreyi ve kültürel zenginlikleri dikkate almayan, mevzuata uymayan ÇED raporlarının ve RES ruhsatlarının iptalini ve bölgedeki RES faaliyetlerinin durdurulmasını talep ediyoruz’’ dedi. (Haber Merkezi)