Çevik: Türkiye acilen TARIM OHAL’i ilan etmeli « Hatay Yeni Haber Gazetesi

23 Kasım 2024 - 21:24

Çevik: Türkiye acilen TARIM OHAL’i ilan etmeli

Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi

Çevik: Türkiye acilen TARIM OHAL’i ilan etmeli
Son Güncelleme :

18 Haziran 2022 - 15:40

376 views

Çevik: Türkiye acilen TARIM OHAL’i ilan etmeli

Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

Reklam

http://www.asitemizlik.com.tr, Bu Reklam Linki ile firmamıza başvuru yapanlara firmamız tarafından %10 indirim yapılacaktır.

Çevik’in yaptığı haftalık basın açıklaması şöyle: Türkiye’nin çöp ve hurda alımı son 20 yılda 3 kat artmış durumda. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2021 raporuna göre Türkiye 14,7 milyon ton ile “Avrupa’dan en çok atık ithal eden ülke” oldu. Avrupa Birliği, ihraç edilen tüm hurda metalin, 131 milyon tona tekabül eden, 3’te 2’sini Türkiye’ye gönderdi. Avrupa Komisyonu Kasım 2021’de atık sevkiyatı düzenlemelerini yeniden ele alan bir teklif yayımladı. Fakat AB, atık yönetimi konusunda kendi sınırları içinde uyguladığı yüksek standartları atıkları ihraç ettiği ülkelerde uygulayamıyor. Demokrat Parti olarak iktidara soruyoruz; “Bu milleti daha ne kadar dünyanın utanç rekorlarına imza arttıracaksınız?” Türkiye, kendi milletimiz için iklimi ve doğası ile bir yeryüzü cenneti iken, siz kendi rantınız için Türkiye’yi AB’nin atık ve göçmen cennetine çevirdiniz. Bu utançlardan Türkiye’yi kurtarmak da bizim borcumuzdur. Çevre ve iklim dostu kim varsa yapılan tahribat ve hasarları hep beraber tamir etmeye hazırız.
“Venezüella anlaşmasının gerçek amacı ne?”
Birleşmiş Milletler aylardır “gıda krizi geliyor” uyarısında bulunuyor. Pandemi sonrasında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı gıdadaki tehlikeyi daha da arttırdı. BM’ye göre Ukrayna’da 20 milyon ton civarı tahıl limanlarında mahsur kalmış ve ülkeden dışarı çıkamıyor. Mısır ve Tunus başta olmak üzere birçok ülke gıda krizinden direkt etkilendiler. Tunus’ta un, şeker, pirinç karneye bağlanmış, Mısır’da ise ekmek bulmak zorlaşmış durumdadır. Dünyada bütün bunlar yaşanırken, ülkemizde gıda krizine karşı alınan bir önlem var mı? Önlem almak bir yana, mesela buğday üretimi için elverişli iklimi olmayan ülkelerle anlaşma yapıyorlar. Şaibeli anlaşmalar peşinde koşuyorlar. Neden mi bahsediyoruz? Venezüella. Elverişsiz ikliminden dolayı Amerika, Kanadan ve Türkiye’den buğday alan Venezüella ile! Haklı olarak soruyoruz; “Buradaki esas amacınız nedir?”
Demokrat Parti olarak ne yapılması gerektiğini gayet iyi biliyoruz: Türkiye acilen TARIM OHAL’i ilan etmeli.
– Temel gıda maddelerini stoklamalı
– Tohum yasası yeniden gündeme almalı
– Verilen hibeler, teşvik sistemi revize etmeli
– Tarım teşvik edilmeli
– Özellikle de tarım ve teknoloji entegrasyonu hızlandırmalı ve böylece de tarımda
genç istihdamını da sağlanmalı.
“NATO ile güvenli bir mesafe içinde kalmalıyız”
Türkiye’nin NATO üyelerinden en temel farkı üyeliğini bedel ödeyerek almış olmasıdır. Kore’ye bir tugay asker göndermemiz sonucu 1952 yılında, NATO’ya üye olarak kabul edilmiş olduğumuzu hatırlayalım. Kore Savaşı’nda verdiğimiz 721 şehit hala hafızamızda ve kalbimizdedir. Demokrat Parti olarak “NATO’dan çıkalım” diyen bazı siyasileri gördükçe hayretler içerisinde kalıyoruz. NATO’da kararlar oybirliğiyle alınır. Dolayısıyla NATO’dan çıkarılma diye bir konu da yoktur. Etki alanlarımız içerisinde NATO üyeliğimiz büyük önem taşır. Üye olduğumuz uluslararası kuruluşlar içerisinde en etkin olduğumuz kurum NATO’dur. NATO karargahlarında Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı oyunlarını önleme imkânı bulmamız da NATO içinde olmamızın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. NATO’dan çıkarsak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin de NATO üyesi olabileceği tehlikesini aklımızdan çıkarmamalıyız. Sonuç olarak, NATO ile güvenli bir mesafe içinde kalmalı ve böylece menfaatlerimizi korumalıyız.

Reklam

“Süreçten endişe duyuyoruz”
Demokrat Parti olarak iktidarın İsveç ve Finlandiya ile yürüttüğü süreçten endişe duyuyoruz. İktidar masanın üstünde kavga dövüş çıkararak oy almaya çalışıyor. Birçok konuda olduğu gibi dış politikada da ikili oynuyorlar. Üstelik diğer ülkelere karşı değil, kendi halkına karşı. Masanın üstünde bağırıp çağırıyor ancak masanın altında farklı angajmanlara giriyorlar. Bu ikili davranış şekline pek çok kez şahit olduk. Rahip Brunson, Birleşik Arap Emirlikleri, Cemal Kaşıkçı gibi kritik vakalarda İktidarın nasıl “U dönüşleri” yaptığını ve ülkemize nasıl itibar kayıpları yaşattığını hep beraber gördük. İsrail’e en çok meydan okudukları zaman, ticari ilişkilerin de en dinamik olduğu zamanlardı mesela. Ticari ilişkilere lafımız yok elbette. Derdimiz şahsi çıkarları için dış politikayı kullanıp kullanmadıklarıdır.
“Seçim yaklaştı, hemen Yunanistan’ı gündeme getirdiler”
Aynı davranışı sıcağı sıcağına Yunanistan sürecinde de görüyoruz. Yıllardan beri Ege’deki adaları anlaşmalara aykırı olarak silahlandırırken “Ülkenin menfaatlerini koruyun, uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tepkiyi verin” dediğimizde bizi neredeyse “barış düşmanı” “savaş lordu” ilan ettiler. “Bakkal işletmiyoruz, devlet yönetiyoruz” deyip Yunanistan’a itiraz edenlere dava açmışlardı. Peki, şimdi ne oldu? Cevap basit! Seçim yaklaştı. Hemen Yunanistan’ı gündeme getirdiler. Dün itiraz edenlere hain dediler; bugün aynı şeyi kendileri söylüyor ve bugün yine doğruları söyleyenleri düşmanlaştırıyorlar. Bizde onlara diyoruz ki; “Bu konjeonktürel vatanseverliğinizi de alın, çekin gidin!
Kimsenin sizin sahte işlerinize ihtiyacı yok!”
“Ülke olarak iklim değişikliğine ne kadar hazırız?” Son zamanlarda çok daha sıklıkla konuşulan bir konu da iklim değişikliği. Bazı ürünlerde ülkemiz doğrudan etkilenebilir. Önemli bir kısmı çok yıllık bitkilerden oluşan ihracat ürünlerinin genellikle belli bölgelerde yoğunlaşması, iklime bağlantılı riskleri arttırıyor. Özellikle kuru meyve, fındık gibi ürünlerde ilerde sıkıntı yaşayabileceğimiz görülüyor. Küresel ortalama sıcaklıktaki her bir santigrat derece artışın küresel ortalama arazi verimlerini buğdayda yüzde 6, mısırda yüzde 7,4 ve pirinçte yüzde 3,2 azaltacağı öngörülüyor. Bugünden tezi yok; tarımda iklim değişikliğine uyum seferberliği başlatılmalıdır ve tarım iklim değişikliği arası ilişkiye odaklanacak bir araştırma enstitüsü kurulmadır. İklim Bakanlığı’nın bu konuda neler yaptığı açıklanmalı ve Türkiye’nin geleceğine yatırım yapılmaya başlanmalıdır.”

Reklam

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.