DP demokrasi şehitlerini andı
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Demokrasi Şehitlerimiz Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamlarının yıldönümü dolayısıyla düzenlenen anma töreninde bir konuşma yaptı.
“Hamd olsun ki; içimizde Menderesler, Zorlular, Polatkanlar var.
Bayarlar var. Aynı inanç, kararlılık, azim bizde var”
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Demokrasi Şehitlerimiz Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamlarının yıldönümü dolayısıyla düzenlenen anma töreninde bir konuşma yaptı.
Genel Başkan Uysal, Demokrasi Şehitlerimiz; Başbakanımız Adnan Menderes ve onun
Bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edilişlerinin 61. Yıldönümü dolayısıyla
İstanbul Topkapı’da bulunan Anıtmezarda düzenlenen törene katılarak yaptığı konuşmada “61
yıl evvel 16 Eylül’de iki bakanımızı, 17 Eylül’de ise başbakanımızı şehit eden zalim bir iradeyi
bir kez daha telin ediyoruz” dedi.
Uysal şöyle konuştu:
“Şehitlerimizi, demokrasi mücadelesi sırasında şehadete eren üç abide ismi anmak için bir
araya geldik. Ne mücadeleler gördü bu memleket. Ne şehitler verdik. Her biri mücadelesinde
cevval, her biri şevval!
15 Mayıs 1919 sabahı Konak Meydanı Kordonboyu’nda Yunan gemileri Patris ve Atronitos’tan
Pasaport’a yanaşan ve İzmir Metropoliti Hrisostomos tarafından takdis edilen Yunan Efzon
Alayına, Themistokles gemisi ile karaya çıkan 5. Piyade Alayına bağlı Yunan askerlerine “Olmaz,
olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler” diye itiraz eden ve ilk kurşunu atan,
işgalcilerin süngü darbeleri ile 31 yaşında şehadete eren Hasan Tahsin mesela. Ya da 23 Aralık
1930 günü gerici bir ayaklanmaya müdahale ettiği için öldürülen, hainlerin öldürmekle
hırslarını doyuramayıp affedin başını keserek bir sopaya takıp sergiledikleri Asteğmen Mustafa
Fehmi Kubilay.
Peki, Milli Mücadeleden sonra vatanın bekası için terör örgütlerine karşı kahramanca
mücadele ederken şehadete ermiş binlerce Mehmetçik? Ya Cumhuriyet değerleri için vatanın
her sathında görevini ifa ederken haince öldürülen şehitlerimiz!
Mesela 31 Mart 2015 günü teröristler tarafından görevini ifa ettiği adliye binasında rehin alınıp
şehit edilen Savcı Selim Kiraz. Ya da 10 Kasım 2016 yılında Mardin’de PKK’lı teröristler
tarafından düzenlenen saldırıda şehit olan Şehit Kaymakamımız Muhammed Fatih Safitürk.
Batman’ın Kozluk ilçesinde 9 Haziran 2017’de karne dağıttıktan sonra evine gittiği sırada hain
terör örgütü PKK saldırısında hayatını kaybeden Aybüke Yalçın.
Ne şehitler gördü bu vatan. Bu vatanın, bu milletin kurtuluşu ve devletin kuruluşu uğruna isimli
isimsiz ne canlar şehadete erdi. Adını sayamadığımız on binlerce şehit; her birinin derdi millet,
her birinin derdi memleket!
İşte bugün de “derdi millet”, “derdi memleket” olan üç şehidimizin, işgalden kurtulan bu
vatanın kurtuluşuna yarenlik etmiş, kuruluşuna eşlik etmiş ve nihayetinde milletimizin istikbali
için büyük bir sorumluluk üstlenerek mücadelesini devam ettirmiş üç koca yiğidin şehit
edilişinin yıl dönümünü idrak ediyoruz.
61 yıl evvel 16 Eylül’de iki bakanımızı, 17 Eylül’de ise başbakanımızı şehit eden zalim bir iradeyi
bir kez daha telin ediyoruz.
Bir düşü gönderdiler idam sehpasına aslında. Bir tahayyülü. Türkiye adına kurulmuş büyük bir
hayali çıkardılar sehpaya. Bir ülkenin kalkınma gayretlerini, bir milletin kurucu değerlerine,
hedeflerine ulaşma gailesini, bir asırlık bir mücadeleyi nihayete erdirme azmini, demokrasiyi,
adaleti çıkardılar sehpaya.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’dan Anadolu’ya satıh satıh taşıdığı cesareti, nakış nakış
işlediği azmi, ilmek ilmek ördüğü kararlılığı çıkardılar sehpaya ve neticesinde medeniyet
yarışında “ben de varım” demiş bir milletin, aziz Türk Milleti’nin bu yarıştaki varlığını…
Üç yiğidi gönderdiler darağacına. Üç yiğidi aldılar bizden ve ekmeğimize kan doğradılar, aşımızı
yere çaldılar. Zira demokrasi ekmeğimiz aşımızdı.
Dertleri dünyayı başımıza yıkmaktı, yıktılar dünyayı başımıza. Öyle bir hınç, öyle bir öfke ki,
yetmedi yargılamak. Kurmaca bir mahkemede sahte delillerle karalamak…
Yetmedi Yassıada’da ettikleri zulüm, yetmedi iftiralar. Sahte delillerle itibarlarını silmeye
yeltendiler, yetmedi. Bedenleri dert oldu. Yetmedi hürriyetlerini tahdit etmek. Yetmedi günler,
aylar boyu tahkir etmek. Varlıkları bir parmaklığın arkasında olsa da dert oldu o hainlere.
Gözlerini kararttılar ülkeyi karanlığa mahkum etmeden önce. Ağızlarından salyalarla taşan
öfkelerini doyurmak için kırdılar kalemleri. Kırılacağını umarak bu inancın gayretini…
16 Eylül; bakan sıfatına haiz iki demokrasi sevdalısı. Biliyorlar elbette; biliyorlar. İlk infazlar!
Öyle büyük bir öfke ki, Menderes’in millete, millete hizmeti vazife tayin etmiş, ömrünü bu
yolda vakfetmiş olanlara duyduğu hasbi duyguyu, minneti ve sevgiyi bildiklerinden cezasını
katmerlemek, iki yareninin, iki davadaşının idamlarına tanık olup ıstırap duymasını
istediklerinden… Daha da acısı, yargılamalar boyunca gösterdikleri ekbair tavır, zalimlik de sırf
bundan.
Reklam
Milletin teveccühüne mazhar olmuş, milletin demokrasi ile, adalet ile, kalkınma ile
buluşmasına liderlik etmiş Adnan Menderes’i yokluğunda milletin başına ne geleceğini
düşünüp, bu zalimlerle muhatap olacağını bilip ıstırap duymasını sağlamak. Öyle bir düşmanlık;
Milletin idarede hakim kılan cumhuriyet rejiminin aslına rücu etmesine vesile olduğu,
demokrasiyi işler kıldığı, bir zümrenin, bir hakim sınıfın iktidarını kırdığı için…
İnsanlar yaptıkları için değil yapmadıkları için pişmanlık duyarlar. “Keşke”ler hep
yapmadıklarımız içindir. Milletimizin en büyük “keşke”sidir eminim, bir eşkıya hareketinin
tertibi ile 3 yiğidin idamına engel olamamış olmak. O üç yiğidin tek bir mücadelesi olduğunu,
kendileri için gayret ettiklerini o an ve zaman idrak edememiş olmak. Demokrasinin mahiyetini
o an ve zaman türlü maniplasyonlara kurban etmiş olmak. Demokrasinin kalkınma için nasıl bir
öneme sahip olduğunu, demokrasinin doğduğu topraklarda kim varsa doyduğunu, adaletin
sesinin duyulduğunu…
Anladık, anlaşıldı… Üç yiğit sehpaya çıkarken “yine de milletim” dediği an, belki geç ama
görüyoruz ki bugün kıymeti nakşoldu belleklere.
Nitekim henüz o eşkıya hareketinin işlediği cinayetlerden 5 yıl sonra Adalet Partisi şahsında
verdi milletimiz gereken cevabı. Nedametti, milletimiz demokrasinin kıymetini bildiğini
gösterdi. Belki helallik istedi Türk Milleti, bir hain sürüsünün iktidarına maruz kaldığı her bir
gün için dönüp Hürriyetçi Demokratlara “kıymetinizi, demokrasinin kıymetini bilemedik”
dedi.
Eminim aziz milletimiz için son nefesinde de dua eden Menderes hakkını helal etti. Kendisini
sevdalısı olduğu milletinden uzak kılanlara hitaben söylediği şu son sözleri de aslında bunun
kanıtıdır;
Reklam
“Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare
edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki
Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız içün sizlere
müteşekkirdir. İdam edilmek içün ortada hiç bir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi,
silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu
da söyleyeyim ki milletce kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendilerinizi yine de
1950 de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacak idiniz. Ama şimdi milletle el ele
virerek Adnan Menderes’in ölümü ebediyete kadar sizi ta’kib idecek ve bir gün sizi silüp
süpürecekdir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir.”
Allah gani gani rahmet etsin. Biliyoruz sadece merhameti değil bizlerle olan. Bıraktığı baki bir
fikir var bizlere. Bıraktığı bir mücadele azmi. Bıraktığı bir miras var bizlere; vakar var. Son
nefesini verecekken bile Millete duyduğu aşkla “aman” dilemek yerine “aman milletim huzur
bulsun” diyecek inanç var. Ve hamd olsun içimizde Menderesler, Zorlular, Polatkanlar var.
Bayarlar var. Aynı inanç, kararlılık, azim bizde var.
Onların bıraktığı bayrağı, her bir zerresi bir şehidin kanı ile boyanmış bu vatanı mukaddes
bilmiş bizler için bir “vatan ve millet” meselesi olan bu kutlu davayı, yıllar boyunca
Anadolu’nun ücra köşelerine demokrat misyonun abide şahsiyetleri, liderleri, hizmetkarları
hep taşımıştır.
Bugün de ülkemizin içine düştüğü, doğru ile yanlışın yer değiştirdiği mühtedi demokratların,
demokrasiyi bir konjonktürel program olarak görenlerin ülkeye kendi varlıklarını kaçınılmaz
bir kadere dönüştürmek için elimizde kalmış sınırlı demokratik imkanlarla da
olsa meşruiyetten ayrılmadan yine millet diyeceğiz, yine hürriyet diyeceğiz, yine adalet
diyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle bugün burada andığımız Şehit Başbakanımız Adnan Menderes, onun
bakanları Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve onlarca isimsiz kahramanı, bu acıyı ortak bir
acı olarak yaşamış büyüklerimizi, Kurucu Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ı,
büyük liderimiz Süleyman Demirel’i, o bayrağı kendisinden sonra taşıyan Cumhurbaşkanımız
Turgut Özal’ı ve bugün bulunduğumuz bu alanda meftun bulunan şehit Başbakanımızın eşi
Berrin Menderes’i, onu kıymetli evlatları Aydın Menderes’i ve bulunduğumuz bu mekanda
yatan tüm geçmişlerimizi, tüm şehitlerimizi de bu vesileyle rahmetle yad etmek istiyorum.”
Reklam
http://www.asitemizlik.com.tr, Bu Reklam Linki ile firmamıza başvuru yapanlara firmamız tarafından %10 indirim yapılacaktır.