Deniz EZER:”BİZİ YOK SAYANLARA KARŞI SÖZÜMÜZ VAR. ARTIK YETER”
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖBSEN) ve duyarlı vatandaşlar, İnsanca Yaşam İstiyoruz , Nitelikli Eğitim, Sağlıklı ve Güvenilir Barınma, Kaliteli Sağlık İstiyoruz ile ilgili basın açıklamasını Uğur Mumcu Meydanı ve Dr. Adnan Ezersoy Parkında yaptı.
Önce Uğur Mumcu Meydanı daha sonra Dr. Adnan Ezersoy Parkındaki basın açıklamasını Tüm Öğretmen Birliği Sendikası (TÖBSEN) Merkez Yürütme Kurulu Genel Başkanı Deniz Ezer yaptı.
HASTANELER YETERSİZ
Genel Başkan Deniz Ezer açıklamasında: “Değerli Hatay halkı Değerli dostlar 6 Şubat depreminin üzerinden 7 aya yakın bir süre geçti.Yüzyılın felaketinde yitirdiklerimizle birlikte kayıplarımız yüz binleri bulurken geriye kalanlar da, yani bizler deyim yerindeyse bir kırım ile karşı karşıyayız. Bir kırım diyoruz; çünkü barınma sorunumuz var, sağlık hizmeti alamıyoruz. Hastaneler yetersiz. Çocuklarımızı okula göndereceğiz: ancak uygun koşullar yaratılmadı. Her şey bir yana içecek suyumuz bile yok!İçme suyu alabilmek için km’yi bulan kuyruklara giriyoruz.
Defne’ye Zulmü Reva Görmek Politik Bir Tercih midir?
7 aya yakın bir sürenin geçmiş olmasına rağmen yıl sonuna kadar bitirilmesi hedeflenen “enkaz kaldırma” çalışmaları yavaş ilerliyor. Bu hızla değil bir yıl on yılda bu enkaz kaldırılamaz. Enkaz kaldırma çalışmaları denetimsiz yapılıyor. Kontrolsüz yapılan çalışmalar güvenlik açığını da arttırdığı gibi her gün toz solumamıza neden oluyor.Asbest’ten kaynaklı kanser ile karşı karşıyayız. Kısacası özensizlik ve bizi yok sayma ile karşı karşıyayız. Biz de artık yeter diyoruz! Artık yeter diyoruz; çünkü bir felaket yaşamış olan bizlere bu zulmü reva görenlere karşı elbet sesimiz çıkmalıdır. Her sıkıldığında Hatay’a gelip demeç veren Bakanların ve siyasilerin alay edercesine Hatay’da hayat normale dönüyor izlenimi vermeleri kabul edilemez. Evet, Hatay’da normale dönen yerler olmuş olabilir; ama birçok bölgede özellikle de Defne’de hayat normale dönmüş değil. Sormadan da duramıyoruz. Buradan iktidar’a soruyoruz: Hatay halkının yaralarını sarmak, onlara güvenli barınma, sağlıklı bir yaşam, yeterli beslenme sağlamak yerine özellikle Defne’ye zulmü reva görmek politik bir tercih midir? Hatay halkının yurtlarını terk etmelerini mi istiyorsunuz? Öyle ki örneğin bunca devlet arazisi varken Dikmece’de ve birçok yerde zeytinlik ve tarım alanlarının zorla imara açılmasının sebebi nedir?
Değerli halkımız, inşaatların ne zaman başlayacağı, konut, alt ve üst yapının ne zaman bitirileceği belirsizliğini koruyor. Bakan Ankara’dan Hatay’a geliyor, yerinde dönüşümden bahsediyor, Ankara’ya, dönüyor bir hafta sonra da orta hasarlı binaları yıkacağından bahsediyor. Bizi kandırıyorlar. Yıkılan yerde, aynı zemine yeniden yapı anlamına gelen yerinde dönüşüm nasıl olacak? Binalar nasıl yerinde dönüştürülecek sorusunun cevabı yok! Aslında yerinde dönüşüm biraz da “Biz yıkılan konutları yapmaktan aciziz. İsteyen kendi imkânlarıyla yapsın!” demektir. İnşaat malzemeleri aşırı pahalı durumda. Zaten bölgede hayat normal akışında olmadığından inşaat malzemeleri karaborsa. Mesela beton İstanbul’un bile neredeyse iki katı fiyata satılıyor.
İnsanlar çaresiz ve hayatlarını idame etmekte zorlanıyor. Hatay dışına çıkamayanlar iş kaygısı yaşıyor. Kimisi dışarıdaki zor yaşam şartlarında kira ödeyemeyeceğinden bulunduğu şehri terk edemiyor. Zorunlu olarak ilkel şartlarda yaşamı, başka ildeki konforlu hayata tercih ediyor.
Hadi iktidar bizi yok saydı. İkidarın yok sayması yetmiyormuş gibi Hatay Büyükşehir Belediyesinin beceriksizliği ve Defne Belediyesinin başıboşluğu eklenince halk sorunlar karşısında çaresizliği yaşamak zorunda kalıyor. Yeraltındaki su boruları patladığından suya erişilemiyor. Bazen de su birçok bölgede boşa akıyor. Sorunu çözmesi gereken Hatsu ortalıkta yok. Mahallelerde sivrisinek ve haşerelerden geçilmiyor, ilaçlama yapılmıyor. Belediyelere sorarsanız gelirlerinin deprem öncesiyle aynı olmamasından hatta kapanan iş yerleriyle gelirlerinin düştüğünden şikayetçi. Onlara da sesleniyoruz: Muzdaripseniz o zaman koltuklarınızdan kalkın ve halkın hakkını aramak için alana, sokağa çıkın: yapamıyorsanız istifa edin!
Değerli halkımız; Depremin ülke gündeminden çıkmasıyla bölgeye ilgi azaldı ve insanlar dertleriyle baş başa kaldı. Aslında her geçen gün yeniden toparlanma beklenirken aksine ümitler tükenmekte, gelecekle ilgili umutsuzluk daha çok artarak yerini ümitsizliğe bırakmaktadır. Bu şartlarda yaşayan Hatay halkı ya Hatay’ı terk edecek ya da ölümle karşı karşıya kalacaktır. Hastalandığımızda sağlık hizmetlerinin yetesiz olmasından dolayı şehir dışına çıkmak zorunda kalıyoruz. O da büyük bir maliyet. Para bulan gidebiliyor, parası olmayan da hastalığıyla baş başa kalıyor. Birçok bölümde doktor bulunmadığı gibi cerrahi müdahalenin gerekmesi durumunda Hatay’da uygun bir kamu hastanesi yok. Bu durumda ya özel hastanelere mecbur bırakılıyorsunuz ya da şehir dışındaki kamu hastanelerine gitmek zorunda kalıyorsunuz. Yani bizlere çaresizlik, ölüm reva görülüyor. En temel haklarımızdan biri olan sağlık hakkı yok! Biz bunlara susacak mıyız? Tabi ki hayır! Burdan uyarıyoruz: En kısa sürede donanımlı ve kaliteli sağlık hizmeti sağlanmalıdır.
İKTİDAR HALKIMIZI OYALAMAKTAN VAZGEÇMELİ VE AŞAĞIDAKİ TALEPLERİMİZİ YERİNE GETİRMELİDİR.
1.Hatay ilinde 6 ve 20 Şubatta yaşanan yıkıcı depremler neticesinde yüzyılın en ağır yıkımı ve kayıpları yaşanmış, on binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, yine on binlercesi uzuvlarını kaybetmiştir. Gelinen noktada sağ kalanlar da barınma, yeme içme, su, sağlık ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz durumdadır. Alt yapısı altüst olmuş, çadır kentlerde bile su ve elektriğin olmadığı bir yaşam içinde yalnız bırakılan Hatay halkına bu yaşam reva görülemez. Bu sorunların hızlı biçimde çözülmesi için Hatay derhal özel afet bölgesi olarak ilan edilmelidir.
2.Molozların halk sağlığını tehdit edecek şekilde kontrolsüzce kaldırılması havaya, suya ve tüm canlılara ciddi zararlar vermektedir. Gelinen süreçte, yaşam mücadelesi veren depremzede halkımızın gelecekte kanser, bulaşıcı hastalık gibi ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşma olasılığını arttırmaktadır. Moloz taşıyan kamyonlar hiçbir güvenlik tedbiri olmadan, can güvenliğini tehlikeye düşürmekte kazalara sebebiyet
vermektedirler. Denetimler sık yapılmalı ve kurallara uymayanların bir yaptırıma, yani tutulması gerekir.
3.Sağlam kalan okullar devlet binası haline dönüştürülmüş on binlerce öğrencinin nerede ve nasıl eğitim göreceği hususunda belirsizlikler Hatay’da kalan halkımızı adeta başka illere göçe zorlamış ve dönmek isteyen halkımızın çocuklarının eğitimi için dönüş imkanını ortadan kaldırmıştır. Devlet binalarına dönüştürülmüş okullar boşaltılmalı ve gerçek sahipleri olan öğrencilere açılmalıdır. Ayrıca taşıma yoluyla eğitim sadece çadırkenlerde veya konteyner kentlerde kalan çocukları kapsamamalı az hasarlı veya, hasarsız, binalarda oturan ailelerin çocuklarıda taşımalı eğitimin içine dahil edilmelidir.
4.Ekonomik yaşam yok olmuş insanlar suya, ekmeğe muhtaç bırakılmıştır. Hatay’a özel teşvikler verilmesi ve mevcut SGK, vergi borçları , doğalgaz, elektrik ve su borçlarının silinmesi zorunlu bir gerekliliktir.
5. Hastalandığımızda sağlık hizmetlerinin yetersiz olmasından dolayı şehir dışına çıkmak zorunda kalıyoruz, o da büyük bir maliyet. Para bulan gidebiliyor parası olmayan da hastalığıyla baş başa kalıyor. Nitelikli ve donanımlı sağlık hizmetleri sağlanmalıdır.
6.HALKIMIZAUYARIMIZDIR; Deprem bölgesinin genel sorunlarına ek olarak; Bölgenin sahipsiz bırakılması önemli güvenlik sorunu yaratmaktadır. Topraklarınızı satmamalı ve imkanı olan memleketi terketmemelidir” dedi.