“Particik”ten Türkiye’nin Partisine Doğru
Doç. Dr. Necmettin ÇALIŞKAN
21.02.2019
Belki yüzdelerle ifade edildiğinde bir anlamı yokmuş gibi görünün bir partidir Saadet Partisi. Öyle ki yüzdelik dilime bakınca Saadet Partisine “particik” diyenler de olabilir. Bazen bu tür ifadeler, aşağılamadan ziyade toplumda bir sempati de uyandırıyor.
Daha öncede de dörtlü çeteden biri olarak ilan edilen Saadet Partisi için küçültme ifadesini neden kullanıldığı herkesin malumu.
Temsil ettiği ilkeler açısından yüzdeleri aşan bir değere sahip bir partidir Saadet. İktidar mensuplarının birçoğunun bile hala “Biz Milli Görüşün birer temsilcisiyiz” demesi de boşuna değildir.
Son yıllarda Saadet Partisi’nin lider kadrosunun yürüttüğü kucaklayıcı ve evrensel değerleri temsil eden politikaları meyve vermeye başladı. Hakkı, adaleti ve eşitliği her platformda çekinmeden beyan eden lider kadroya taban da ayak uydurmaya başladı. Şükür bir süredir partiden uzak duranlar, tekrar yakınlaşmaya başladılar. Gelişlerini büyük bir memnuniyetle karşıladığımızı belirtelim. Çok farklı çevrelerden hatta iktidarın tam göbeğinden bazı kopuşlarla Saadete katılımlar sürüyor. Doksanlı yılların Varan 1 diye başlayan açılım ve iltihaklara benzer bir süreci hatta aynısını yaşıyoruz.
İlk bakışta eleştiriye açık bir durum gibi görünse de bizzat hükümette yüksek görevler üstlenmiş bazı isimlerin partiye zeytin dalı uzatmasını önemsiyoruz.
Parti içinden veya dışından birçok eleştiri geliyor ki, gelebilir. Ancak şunu dikkatle göz önünde bulundurmalıyız ki bu partiye önceden de sağ veya sol görüşlü birçok insan katıldı ve katılmaya devam edecek. Kişileri bırakalım. Siz sistemi ve ilkeleri ortaya koyarsanız göreceksiniz ki her gelen bu partinin önceliklerine adapte olacak ve yeni bir Türkiye’nin kurulması için azami çabayı gösterecektir.
Zira gelenler geçmişte hata yapmış olsalar da bir cüzzamlı muamelesi görmeyi hak etmiyorlar. Gemi ciddi bir şekilde su almışken, iç ve dış siyasette fahiş hatalar yapılmaya devam ederken, başta ekonomi olmak üzere birçok politika çökmüş iken bu tartışmaların ülkeye bir faydası olacağını düşünmüyoruz.
Tartışmaların bir isim üzerinde yoğunlaşması, geçmişindeki maksadı aşan bazı ifadeleri akla getirmiş olabilir. Bunu anlayışla karşılıyoruz. Peki, ne yapalım sorusunun cevabını vermeden sadece eleştirmekle bir yere varamayacağımızı da hatırlatalım.
Olaya “Saadet bayrağı altında seçime gireceğim” diyen kimse açısından bakılırsa bu partiye katılışın daha sağlıklı değerlendirmesi mümkün olur.
Her eski vekilin Saadet’le adı geçince buna -Arınç ve Gül de dahil- nelere maruz kaldıklarını hangi ithamlara muhatap olduklarına bakarsak göğüs gerdikleri bu durumun/geçişinin değerini daha iyi anlarız.
Zaten gelen dış tepkilerin temel nedenlerinden biri yeni dönemde Saadetin yeni toplanma adresi olmasından duyulan korkudur.
Eğer bu insanlar bütün eleştirilere hatta son dönemde moda olan vatan hainliğine bile yakıştırılıyorlarsa ve bu insanlar bunları göze alıp partimize katılıyorlarsa durup düşünmek, takdir etmek gerek biraz da insaflı olmak gerek.
Farklı düşünenler açısından ise şunun altını çizmeliyiz ki sosyal medya bünye içi eleştirilerin yapılacağı bir yer olmamalıdır.
Her yönden her yerden her düşünceden insana açık bir yelpaze içerisinde dağılma sürecindeki Ak Parti’nin oluşturacağı bu boşluğu doldurmaya en büyük aday Saadet Partisidir. Geçişler ve katılımlar bunu göstermektedir. Her görüşten ilkeli ve medeni insanlara kapımızın açık olduğunu yüksek sesle dillendirmeye devam edelim.
Bunu bir işaret fişeği olarak değerlendirelim. Ve bu durumun partinin kucaklayıcılığı ve politikalarının ne kadar doğru olduğunun sonucu olduğunu da unutmayalım. Ne mutlu ki artık “Particik”ten Türkiye’nin Partisine Doğru adım adım ilerliyoruz.