Aksakal; “Ekonomide yaşanan fırtına, yarın tayfuna dönüşür!”
Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, gerçekleştirdiği basın toplantısında yaşanan gelişmeleri, ülke ve dünya gündemini değerlendirdi.
reklam
Aksakal açıklamasında;
“Değerli basın mensupları, saygıdeğer arkadaşlarım,
Sağlık Bakanı Sayın Koca’nın yüksek sesle “endişe etmeyiniz, müsterih olunuz” dediği günden bu yana dün itibariyle vaka sayısı 1.210.981, vefat sayısı da 2.606’ya ulaştı.
Hakikaten söyleyecek söz bulmakta zorlandığımızı itiraf etmeliyim. Demek ki “müsterih olun” tavsiyesine bu millet tam olarak itibar etse manzaranın kat be kat fazlasını yaşama tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Buradan yurttaşlarımıza yeniden hatırlatmak istiyorum; siz Sağlık Bakanına güvenip rehavete kapılmayın!
Demek ki sayın Bakan’ın bu yaklaşımına göre günde ortalama 217 kişinin yaşamını yitirmesinin “eğitim zaiyatı” kategorisine girdiği anlaşılıyor. Ve tabii insan yaşamına nasıl şaşı baktıklarının da bir ispatı olarak karşımıza çıkıyor.
Türk bilim insanlarının özverili çalışmaları sonrasında üretilen Turkovac aşısının kullanılmaya başlanılması önemli bir aşamadır. Bunun asıl önemli olan
bir diğer aşaması da Dünya Sağlık Örgütü’nün de onayını almak olacaktır. Bu konuda biraz daha acele edilmesi gerektiği inancındayım.
Ancak, aşı karşıtlığında ısrar eden yurttaşlarımızın da kaygılarını giderecek özellikleri ihtiva eden yerli ve inaktif özellikli bu aşıdan mutlak surette en az üç doz aşılarını yaptırmaları gerçekten hayati önem taşıyor.
Geçen haftaki toplantımızda “kış mevsiminin etkisiyle kar yağışı ve soğuk havalarla birlikte gelişen olumsuz hava koşulları yaşamın her alanında yurttaşlarımıza sıkıntılı günleri beraberinde getiriyor.” demiştim ki, nitekim bu sebeple oluşan bir mağduriyet de Isparta’da yaşandı.
113 bin abonenin etkilendiği ve günlerce elektriksiz kalan insanların neredeyse dünyayla bağlantısı koptu. Bu manzara doğrudan doğruya bir yönetim zafiyetidir.
Öncelikle bu kesintiye sebep olan altyapı tesislerinin hangi kurum tarafından ihale edildiği ve hangi şirket tarafından yapıldığı, ayrıca bu tesislerin kabulünü yapan yönetici ve sorumlu teknik kadroda kimlerin yer aldığı ivedilikle tespit edilmeli ve ciddiyetle soruşturulmalıdır.
İkinci olarak; bu mağduriyet süreci sonrasında etkilenen yurttaşların maddi-manevi zararları bölgesel afet kararı alınarak karşılanmalıdır. Gerçek anlamda sosyal devlet anlayışı bunu gerektirir.
Ekonomideki şiddetli savrulma tüm hızıyla devam etmekte ve maalesef hükümet kendisini koruma refleksiyle kuytu bir yere saklanmış bu fırtınanın dinmesini beklemektedir.
Şöyle bir gerçek de var ki; fırtınanın dinmesi için gerekli adımlar atılmadığı müddetçe, hâlâ daha inandırıcı düzeyde üretimin önünü açacak düzenlemeler yapılmadığı ve tüm bunların üzerine İngiltere’lerde tefecilerin peşinde koşmaya devam edildiği sürece bugünkü fırtınalar yarın tayfuna dönüşecektir, demedi demeyin!
Allah selâmet versin bir Hazine ve Maliye Bakanı iş başına getirdiniz ki; evlere şenlik. Bakanlık makamına geldiğinde gözleri “ışıl ışıl parlayan” sayın Bakan’ın, borç para peşinde koşmaktan gözlerinin feri sönmek üzere.
Ortalık yangın yerine dönmüş, domatesin kilosu 25 liraya, mazotun litresi 20 liraya merdiven dayamış, sanayici şalterlerini indirecek, nakliyeci kontak kapatacak ama bizim TBMM Başkanımız Sayın Şentop dükkânı bir haftalığına kapatıyor, Milletvekillerimizi tatile gönderiliyor.
Şu rahatlığa, şu sorumsuzluğa bakar mısınız? Hakikaten ayıptır!
İşin bir başka enteresan tarafı da şu ki; meclisteki muhalefet de sadece ağlıyor!
Bugün parlamentoda toplamda 247 Milletvekili iktidar yapısının karşısında, yani muhalefet sıralarında görünüyor. Mecliste toplantı yeter sayısı 184, karar yeter sayısı 139. Meclis Başkanlığına 120 milletvekili yazılı talepte bulunsa Başkan parlamentoyu toplantıya çağırmak zorunda.
Bakınız; sadece CHP’nin 135 vekili var. Buna diğerlerini de ilave ederseniz toplamda 247 oy eder. Siz çağırın, Meclis Başkanı tersini yapsın. Ama böyle bir girişim de olmaksızın sadece tatile gidilmesini eleştirmenin bir samimiyetsizlik olduğunu da söylemek zorundayız.
Meclisin de esasen olması gereken ağırlığının ve etki gücünün yeni anayasal sistemle birlikte yok edildiğinin açık bir göstergesini yaşayarak da görmekteyiz.
Kontrolsüz ve denetimsiz bir hükümetin varacağı nokta işte ayniyle bugünkü durumdur.
reklam
Defalarca söyledik, söylüyoruz; Üretim ekonomisinin gerçek anlamıyla hayata geçirilmesinin olmazsa olmaz koşulu mutlak surette karma ekonomi sistemine dönüşle sağlanabilir. Sermaye sahiplerinin ve para babalarının inayetine muhtaç bir ekonomi yönetimi bu ağır yükün altından kalkamaz. Tarihte böyle bir örnek yoktur.
Halkın ve tabii ki aynı zamanda kamu idaresinin zorunlu ihtiyacını karşılayan temel tüketim maddeleri ve araçlarındaki fiyat artışı kontrol edilemez boyutlara ulaşmıştır.
Her zaman ısrarla da belirttiğimiz gibi, gelinen noktada bu sorunların tek bir parti iradesiyle ortadan kaldırılabilmesi olanağı yoktur. Siyaset sahnesindeki tüm partiler bir araya getirilerek milli bir hükümet yapısıyla ancak üstesinden gelinebilir.
Başta akaryakıt, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki fahiş artışların önüne geçilmesi olmak üzere ekonomideki kötü gidiş ancak topyekûn kararlılık ortaya konulursa bertaraf edilebilir.
Bu zamlar mutlak surette kontrol altında tutulmalıdır, vatandaş rahat bir nefes almalıdır. Alın terinin emeğiyle evine ekmek götüren çalışanlara müstahak görülen 4.253 liralık asgari ücret daha ilk gününde buharlaşmış gitmiştir. Bunu herkes görüyor.
Evet; halkın büyük çoğunluğu çaresizlik içerisinde geleceğinden umudunu kesmek üzere. Ama her şeye rağmen muhalefet konumunda bulunan siyasetçilerin toplumsal huzuru bozacak, halkı galeyana getirecek, zaten küresel sistemin dört gözle beklediği bir kaos ortamına zemin hazırlayacak telkin ve önerilerden dikkatle kaçınması bir sorumluluk ve zorunluluktur.
Gelen faturaların ödenmesinin güç olduğu gerçeğini ortaya koymak ayrı, ödememek ayrıdır. O zaman akaryakıt zamları karşısında ne yapacağız, kasaptan et, pazardan sebze alırken ne yapacağız?
Devleti yönetme iddiasında ve bu iddiasında samimi olan hiçbir siyasetçi, topluma kanunsuzluk yolunu işaret edemez, etmemelidir.
Elbette sorunlar tespit edilecek, çözüm yöntemleri ortaya konulacak, bütün bunlardan sonuç alınamıyorsa halka şikâyetimizi yapacağız, ilk seçimde görev talep edeceğiz. Doğru olan yöntemin bu olduğuna inanıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın etrafında bulunan danışman kadrosu nasıl bir hesap ve anlayış içindedir gerçekten anlaşılması zor. Zira bu kadar yanlışın bir arada başka bir şekilde yapılamayacağı aşikârdır.
Biz her zaman olduğu gibi doğru ve makul yolu göstermeye devam ediyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanına; İşçi, Memur ve Emekli maaşlarına mutlak surette en az 3 bin lira seyyanen zam yapılmasının artık kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyorum.
Bununla birlikte, akaryakıt zamları derhal durdurulmalı, akaryakıtta yeniden uygulamaya konulan ÖTV tamamen ve süresiz olarak kaldırılmalı, özel Bankalar eğer yaklaşım göstermiyorsa kamu Bankaları gerekirse sıfır faiz, uzun vade ile tüketiciye, esnaflara ve sanayicilere can suyu kredisi tahsis etmelidir.
Ziraat Bankasından milyonlarca krediyi batıran sözde işadamlarına kaynak bulan hükümet, vergisini daha maaşını almadan veren memura, işçiye ve üreticilere de bu kaynağı yaratmak mecburiyetindedir.
Değerli basın mensupları, saygıdeğer arkadaşlarım,
Bugün işbaşındaki ve hatta “20 yıldır işbaşındaki” siyasi iktidar bunca olumsuzluğa yönelik tepkileri kamufle etmek adına toplumun dikkatlerini başka yönlere çekme gayretiyle yanlış üzerine yanlış yapmaya devam ediyor.
Bakınız; geçen hafta Samsun’da Atatürk Anıtına yönelik taciz girişiminin başkaca bir gerekçeyle izahı mümkün değildir.
Zira nedense bu tür tacizler her seferinde ya akıl zaili, ya da sabıka zengini tipler tarafından gerçekleştiriliyor.
Şunu anlamakta neden hâlâ zorlanırlar bilemiyorum; bu milletin aklından da, kalbinden de Atatürk sevgisi ve O’na olan minnet duygusu yok edilemez!
Hiç kimse Atatürk anıtlarına zarar vermekle, asil Türk milletinin kalbindeki, ruhundaki Atatürk’e olan sevgisini ve inancını ortadan kaldıramaz. Buna faşist Kenan Evren cuntasının bile gücü yetmedi. Akıllı olun!
Topluma Atatürk düşmanlığı duygusunu yüklemekten artık vazgeçin. Şu sosyal medya mecralarında fink atan sözde din adamı görüntüsündeki mütecaviz teröristlerin, cumhuriyet düşmanlarının halkı zehirlemesine müsaade etmeyin.
Bu saldırılar ve gündem değiştirme girişimleri sıradan bir “meczup” gerekçesi ile kapatılamaz. Bunların perde arkasında neler olduğu mutlaka gün yüzüne çıkar ve bu meczuplar yüzünden mahcup olursunuz!
Demokratik Sol Parti olarak her koşulda toplumun yararını önceleyerek siyasetimizin istikametini belirliyoruz.
Kuruluş gerekçemiz ve 36 yıl önce büyük devlet adamı Bülent Ecevit tarafından belirlenen koordinatlarımızı bugün de sağlam bir şekilde korunmaktayız.
Çalışmalarımızı halkın çıkarları, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü ekseninde kararlı bir şekilde sürdürme gayretindeyiz.
Bir kez daha önemle uyarıyorum; Türkiye bugün yaşanan ağır şartlarda halkın sırtına yüklenen sıkıntıları uzun bir süre taşıyamayacaktır. Bunun sadece biz değil, iktidar yapısının bileşenleri dahil herkes farkındadır.
Bu sebeple MHP lideri Sayın Bahçeli tarafından Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Sayın Erdoğan’ın yeniden adaylığı konusu gündeme getirilmiş ve üçüncü kez aday olup olamayacağı konusu “yine dikkatleri başka yöne çekmek” amacıyla tartıştırılmak istenmektedir.
Oysa bu konuda Anayasanı 101.nci maddesi gayet açıktır, 2017 değişikliğini hazırlayan AK Parti kurmayları bir gafletle bu ince ayrıntıyı gözden kaçırmışlardır. Kısacası bu konu tartışılmaya muhtaç değildir.
Sayın Bahçeli’nin “üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız.” şeklindeki açıklaması da esasen kendilerinin de böyle bir sorunun varlığından haberdar olduklarına işaret etmektedir.
Demokratik Sol Parti olarak bu konudaki uyarımızı çok önceden yapmış ve olması gereken yöntemi de izah etmiştik.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın üçüncü kez adaylığı için gerekli zemin yine Anayasa’da açıkça belirtilmiş, TBMM’nde 360 Milletvekilinin oyu ile alınacak bir erken seçim kararı sonrasında ancak gerçekleşebileceği ortaya konulmuştur.
Şartları zorlamanın, toplumu kutuplaştırmanın ya da germenin kimseye bir yararı yoktur. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti ise, ..ki Anayasasında aynen böyle yazıyor, herkes buna itibar ve icabet etmek mecburiyetindedir.
Değerli basın mensupları,
Dün Halk Tv. ekranlarında Medya Mahallesi isimli bir program yapan Ayşenur Arslan’ın talihsiz bir açıklamasını ibretle izledik.
Kıbrıs’ın bir Rum adası olması ve Yunanistan’a ilhakı politikasını yürüten EOKA örgütünün katliamlarına karşı Ağrı kod adıyla Dr. Fazıl Küçük ve Toros kod adıyla Rauf Denktaş öncülüğünde örgütlenmiş biz öz savunma yapılanmasını, Türk Mukavemat Teşkilatını “Ada’da ve yakın hinterlandında suikastlarla bilinen bir illegal diyelim, yarı resmi bir oluşumdu” şeklinde tanımlaması Kıbrıs davasına tam anlamıyla açık bir ihanettir, EOKA militanlığıdır, Rum-Yunan yardakçılığıdır. Kıbrıs Türk halkının şanlı direnişine yapılmış ahlâksız bir saldırıdır.
Kıbrıs’ta silahlı bir saldırı sonrasında öldürülen Kumarhane sahibi birisini bu şanlı Teşkilatla ilişkilendirmek suretiyle, Kıbrıs Türklerinin şanlı mücadelesine leke sürmeye çalışan bu gazeteci hanımı buradan şiddetle kınıyorum, lânetliyorum! Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyorum.
Biz her zaman doğruları söyledik, her zaman doğrultu tutarlılığımızı koruduk. Doğruya “doğru” dedik, yanlışa “yanlış” demekten de çekinmedik.
Demokratik Sol Parti dün olduğu gibi bugün de makulün adresi olmuştur. İnanıyorum ki önümüzdeki süreçte yaşanan tüm bu dağınıklığın ve savrulmuşluğun derlenip toparlanacağı adres de Demokratik Sol Parti olacaktır.” ifadelerini kullandı.
reklam