
HTO: EMEK BİZİM SÖZ BİZİM
Hatay Tabip Odası Yönetim Kurulu, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir basın açıklaması yayınladı.
Hatay Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Mikrobiyoloji uzmanı Dr. Şermin Meriç Yapar, yaptığı açıklamada, “Sağlık Bakanlığının hekimlerden talepleri var. Bakanlığımız hekimler için diyor ki: Muayene 5 dakikada yapılsın, asistan hekimler aylar boyu gün aşırı nöbet tutsun-uyumasın, hekim yorgun olsa da şiddet görse de ve hatta öldürülse de herkese güleryüz göstersin, COVID-19 nedeniyle öldüğünde hastalığa işi gereği yakalandığını ispat edemezse COVID-19 meslek hastalığı sayılmasın, hiç yıpranmasın, görevi kutsal olduğundan çalıştığının maddi karşılığını almasın ve sakın hata yapmasın. Bakanlığımız, bu beklentilerle birer süper kahraman yaratmak istiyor olabilir. Oysa biz hekimler, süper kahraman olarak değil sadece insanca işimizi yaparak hastalarımızı yaşatmak istiyoruz. Bu yüzden ‘EMEK BİZİM SÖZ BİZİM’ diyoruz. Yıllardır ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ adı altında yürütülen politikalar; hastaneleri işletmeye, hastaları müşteriye dönüştürmüştür. Sağlık hizmetlerinde niteliği değil niceliği önceleyen politikalarda ısrar edilmesi, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve iyi hekimlik değerlerini yok saymaktır. İşte biz bugün görünmeyen, yok sayılan değerimizi görünür kılmak için buradayız. On dokuzuncu ayını geride bıraktığımız pandeminin başından itibaren pek çok ülke COVID-19’u meslek hastalığı kabul ederken, salgında 484 sağlık çalışanını kaybettiğimiz ülkemizde bu konuda hala bir yasa çıkarılmamıştır. COVID-19’un meslek hastalığı sayılabilmesi için sağlık çalışanlarından başvuru şartı ve illiyet bağı istenmektedir. Yani bizlere “mesleğinizi yaptığınız için hastalandığınızı ve mesleğinizden kaynaklı öldüğünüzü kanıtlayın’ denilmektedir. Soruyoruz: İzin, istifa ve emeklilik hakkı dahi hukuksuzca yasaklanırken evde kalamayıp sürekli mesai yapmak, uygun havalandırma sistemleri olmayan sağlık kuruluşlarında işimiz gereği mesafe bırakamadan çalışmak illiyet bağı değil mi? Siyasi erk bir an önce hiçbir şart aramaksızın tüm sağlık çalışanları için COVID-19’u meslek hastalığı kabul etmelidir.
DAHA KAÇ MESLEKTAŞIMIZIN ÖLMESİ GEREKECEK
Her geçen gün sorumluluğu artan hekimlerin, gün sonunda 80. hastasına bakarken bırakınız güleryüz gösterecek evine gidecek hali dahi kalmamıştır. Nitekim daha birkaç gün önce gencecik bir meslektaşımız nöbet sonrası evine giderken geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmemiş midir? Bu ölümün gerçek nedeni basit bir trafik kazası mı yoksa aylar boyunca gün aşırı tutulan nöbetler, nöbet sonrası izin verilmeyerek 36 saate kadar devam eden mesailer ve ağır çalışma koşulları nedeniyle oluşan tükenmişlik midir? Asistan hekimler 24 saatlik nöbetten sonra ameliyata girmekte, pek çok serviste birden çalışmaya devam etmekte; bu durum hataların oluşmasına, yüklü tazminat davalarına ve hatta intiharlara yol açmaktadır. Bu nedenle hekimler beyin cerrahisi, genel cerrahi, kadın-doğum gibi branşları uzmanlıkta artık tercih etmemektedir. Gelecekte ülkede cerrah sıkıntısı dahi yaşanabilecektir. Soruyoruz: Asistan hekimlerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi için daha kaç meslektaşımızın ölmesi gerekecek?
SAĞLIĞI TEHDİT EDEN UYGULAMADAN VAZGEÇİLMELİDİR
Hekimlerin çalışma şartları düzenlenirken ilk olarak, hekimin hastasına yeterli ve nitelikli zaman ayırması gerektiği unutulmamalıdır. Bir hastaya ayrılması gereken muayene süresini Dünya Sağlık Örgütü 20 dakika olarak kabul etmesine rağmen, ülkemizde birçok hastanede bu süre 5 dakikaya indirilerek hekimlere günlük yaklaşık 90 hasta randevusu dayatılmaktadır. Bu randevular, hekimin isteği ve bilgisi dışında MHRS sistemi üzerinden alınmakta, hekimin hastasına yeterli zaman ayırmasına, halkın nitelikli sağlık hizmeti almasına engel olmaktadır. Oysa hastalıkların tanısını koyabilmek için ilk ve en önemli adım, ayrıntılı bir öykü almaktır. Dayatılan 5 dakikada kişinin şikayetini anlayabilmek ve yeterli muayenesini yapabilmek mümkün değildir. Hekim hasta ilişkisini 5 dakikaya sığdırmak, hekimlik meslek etiği ilkelerimiz açısından kabul edilemez bir durumdur. Sağlık Bakanlığı ve hastane idarecileri unutmamalıdır ki malpraktis bireysel değil sistemsel bir sorundur ve bu dayatma ile hastaların sağlığına yansıyacak olumsuzlukların sorumluluğu kendilerindedir.
reklam
Hep soruyorlar ya; hekimler neden istifa ediyor, neden emekli oluyor, neden göç ediyorlar diye…Hekimler; performans baskısıyla daha çok muayene ve işlem dayatılarak mesleki özerkliğimize müdahele edildiği için istifa ediyorlar; sağlıkta şiddet önlenmediği, ölürken dahi mesleki onurları verilmediği, sürekli artan sorumluluklar yüzünden tükenmişlik sendromu yaşadıkları için emekli oluyorlar; pandemide en ön saflarda canlarını feda ederek çalışırlarken süper kahraman olarak anılmak değil, insanca koşullarda işlerini yaparak verdikleri emeklerin karşılığını alabilmek için göç ediyorlar. Hekimleri köle, hastaları müşteri kabul eden bu uygulamaların devamı daha çok istifa, daha çok hekim göçü, daha çok sağlıksızlık, daha çok sağlıkta şiddet getirecektir. Sağlık çalışanlarının ve halkın sağlığını tehdit eden bu uygulamalardan hızla vazgeçilmelidir.
Bu hususlar doğrultusunda emek bizim-söz bizim diyerek taleplerimizi söylüyoruz:
- Sağlıkta özelleştirmeci politikalar durdurulmalı, sağlık hizmetleri toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmelidir.
- Sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılmalıdır.
- Başta asistan hekimlerin olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının çalışma süreleri yeniden düzenlenmelidir.
- Sağlık çalışanlarının emeğinin karşılığı olan, emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ücret düzenlemesi yapılmalı, performansa dayalı ek ödeme sisteminden vazgeçilmelidir.
- Aylık ücretlerin, emekli aylıkların ve emekli ikramiyelerin belirlenmesinde önemli rol oynayan ek gösterge hekimler için 7200’e, diğer sağlık çalışanları için en az 3600’a çıkarılmalıdır.
- Güvenli, sağlıklı çalışma alanları sağlanmalıdır.
- Etkin ve uygulanabilir ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’ çıkarılmalıdır.
- Pandemi süresince çalıştığımız her yıl için 120 gün fiili hizmet süresi zammı tüm sağlık çalışanlarına verilmelidir.
- COVID-19, tüm sağlık çalışanları için şart aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmeli, bu nedenle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının ailelerine tazminat ve aylık ücret verilebilmelidir.
- Muayene 5 dakikaya sığdırılmamalı, hekim hasta ilişkisini zedelemeyecek yeterli muayene süreleri verilmelidir” ifadelerini kullandı.
reklam