Karamollaoğlu :’’O BABAYİĞİT SAADET PARTİSİ’DİR’’
Saadet Lideri Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin sadece yerli otomobilde değil her alanda babayiğitlere ihtiyacı olduğunun altını çizen Karamollaoğlu, “Bize ülkeyi faiz batağından kurtaracak. Havuz sistemini kuracak, yolsuzluk ve israfı bütünü ile önleyerek, denk bütçe yapacak bir babayiğit de lazım. Hiç şüpheniz olmasın ki, O babayiğit Saadet Partisi’dir” dedi.
TERÖR VE ŞEHİTLER
Maalesef her basın toplantımıza ya bir şehit haberiyle, ya da bir terör saldırısıyla başlamak gerçekten üzücü.Bir şehidin acısını saramadan, bir başkasının acısıyla sarsılıyoruz. Bu hafta Hakkâri Şemdinli’de 6 askerimizi ve 2 güvenlik korucumuzu şehit verdik. Daha bu hain saldırının acısını yaşayamadan bu sefer Diyarbakır’da bir polis memurumuzu kaybettik.Ezan, vatan ve bayrak için şehit düşen tüm evlatlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Mekânları cennet olsun. Milletimizin başı sağolsun.
TERÖR HİÇ BİR ZAMAN HEDEFİNE ULAŞAMAYACAK
Zor bir dönemden geçiyoruz. Ama bu zor dönemi mutlaka aşacağız. Terör hiçbir zaman karanlık hedefine ulaşamayacak. Bu konuda üç büyük güvencemiz var;
– Millet olarak sağlam bir inanca sahip olmamız
– Milletimizin fedakârlığı,
– Güvenlik güçlerimizin cesareti.
Diyarbakır’daki operasyonda şehit düşen polis memuru Ahmet Alp’in babasının konuşmasını tekrar tekrar dinlememiz gerekir. Böyle bir tevekkülü, böyle bir teslimiyeti dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Ölümü düğün, şahadeti şeref nişanesi olarak kabul eden bir millete kurşun sökmez.Bu yüzden; teröristlere, terörü maşa olarak kullanan karanlık güçlere, terör örgütlerine her türlü silah ve mühimmatı temin edenlere sesleniyorum;
Allah’ın izni ile bu ülkeyi bölemeyeceksiniz, bu milleti yenemeyeceksiniz.
İktidara da sesleniyorum, sadece silahla ve çeteleler tutarak terörü ortadan kaldırmak mümkün değil, terörü destekleyen ülkeler bu coğrafyadan adam devşiremezlerse gider, dünyanın öbür tarafından terörist toplar getirirler.
SUUDİ ARABİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
Son günlerde önemli konulardan birisi de İslam âleminin adeta kalbi mahiyetindeki, “Harem-i Şerifi” bağrında barındıran Suudi Arabistan’daki gelişmeler.Yaşananların, yolsuzlukla mücadele için yapıldığını söyleyen de var.Bunun başka gerekçeleri olduğunu iddia eden de.Gerçeği elbette zaman gösterecek.Umarız ki bu operasyonların arkasında ABD ve İsrail olmasın. Umarız ki bu gelişmeler Büyük Ortadoğu Projesi’ne değil İslam dünyasına hizmet etsin. Biz, dost ve kardeş bir ülke olarak, Suudi Arabistan’ın bu süreci sağ salim atlatmasını diliyoruz.Suudi Arabistan’daki gelişmelerin hem Suud halkına, hem de İslam dünyasına huzur ve istikrar getirmesini temenni ediyoruz.
İRAN VE SUUDİ ARABİSTAN GERİLİMİ
Bizi asıl endişelendiren konu ise Suudi Arabistan ve İran arasında, savaş çağrısına kadar varan, tehditkâr açıklamalardır.
Böylesine hassas bir dönemde öfke ve nefretle hareket etmek, sadece iki ülke açısından değil, tüm İslam coğrafyası açısından telafisi imkânsız zararlara neden olacaktır.
Atılacak yanlış bir adım Müslümanların değil, Batı ve Siyonizmin karanlık emellerine hizmet edecektir. Savaşı başlatmak kolay, bitirmek zordur. Bu gerilim bir an evvel düşürülmelidir.
Hem Suudi Arabistan’ı hem de İran’ı akl-ı selim ve sağduyuya davet ediyoruz.
Bildiğiniz gibi bu yıl, Balfour Deklarasyonunun yüzüncü yılını idrak ediyoruz. İslam âlemini bölüp parçalayarak İsrail’i kurma yolunda vaadde bulunanlar, bu günü iftiharla kutlarken; bütün İslam âlemi ve akl-ı selim sahipleri de bu deklarasyonun haksızlığını, adaletsizliğini ve sebep olduğu katliamları protestolarla telin ettiler.Ne yazık ki Ak Parti Hükümetinde ses çıkmadı.
Aynen Mavi Marmara katliamını nasıl gündemden düşürerek, unutturmaya çalıştılarsa, Balfour Deklarasyonunu da, sanki hiç olmamış gibi, gündemlerine almadılar, daha doğrusu alamadılar.
Halbuki, bölgemizde bugün yaşananlar, Büyük İsrail Projesi’nin bir merhalesi olan, Büyük Ortadoğu Projesidir. Onun temeli de Balfour Deklerasyonu ile atılmıştır.
Bu gerçeği görmeden bölgemizde, hatta bütün dünyada meydana gelen hadiseleri doğru yorumlamak mümkün değildir.
YERLİ OTOMOBİL TARTIŞMALARI
İç politikadaki konulara gelince; Malumunuz yerli otomobil tartışması yeniden alevlendi. Araba motoru 1960’ların gündeminde de vardı. 1960 yılında bir babayiğit çıkmış, “Türkiye’nin kendi otomobilini, motorla birlikte, üretebileceği” fikrini ilk kez gündeme getirmiş ve bunun mücadelesini vermişti. Devrim otomobili 129günde üretildi. Bu iktidar 15 yıldır yerli otomobil üretecek.
“Yerli otomobilimiz yollarda”,“Milli Uçağımız semalarda” diye en az 3 seçim geçirdi.
İnsan ister istemez bu da acaba bir seçim propagandası mı demekten kendini alamıyor.
Biz her şeye rağmen iyi niyetimizi korumak istiyoruz. İnşallah bu da, daha öncekiler gibi sadece bir seçim yatırımı değildir.
Kanaatimiz o ki, elektrikle çalışan motor üretmek o kadar da zor bir iş değil; esas olan onun enerji kaynağını üretmek, ömrünü uzatabilmek, şarj istasyonlarını şehirlerin ve ülkenin her tarafına yaya bilmektir. Ama unutmayalım ki, motor önemli ama araba sadece motordan ibaret değil.
BİZE HER ALANDA BABAYİĞİTLER LAZIM
Türkiye’nin sadece yerli otomobil konusunda değil her alanda bir babayiğide ihtiyacı var. Mesela, bugünlerde istifa eden belediye başkanlarını konuşuyoruz. Ama kimse belediyelerin borçlarını, faize ödedikleri paraları konuşmuyor. Sayıştay raporlarına göre söylüyorum; Sadece 2016 yılında belediyelerin faize ödediği para 3 milyar lira civarında.
Ankara Belediyesi bir yılda 174 milyon, Bursa 170 milyon, İstanbul 91 milyon TL faiz ödemiş.
2017’de Genel bütçeden faize ayrılan para ise 57,5 milyar lira. Bu rakam 2018’de 71,7 Milyar TL’ye, 2019’da 85 Milyar TL’ye, 2020 de ise 96 Milyar TL’ye çıkacak.Bu rakamlar hükümetin bütçe raporunda var.Bu sebepledir ki, şimdi bize ülkeyi faiz batağından kurtaracak bir baba yiğit lazım.Havuz sistemini kuracak, yolsuzluk ve israfı bütünü ile önleyerek, denk bütçe yapacak bir baba yiğit lazım.Hiç şüpheniz olmasın ki, O Baba yiğit Saadet Partisi’dir. Israrla söylüyoruz, yatırım mantığı değişmeden, israf mantığı değişmeden, önümüzde dağ gibi büyüyen ekonomik problemlere çözüm getirecek bir ekonomi anlayışına sahip olmadan problemleri çözemeyiz, her geçen gün biraz daha batarız.
Resmi işsizlik 3,5 milyon kişiye ulaşmış; hükümet hep ihracat artışına dikkat çekiyor, fakat artan dış ticaret açığını hiç gündeme getirmiyor. Borç yükü altından kalkılamaz bir seviyeye gelmiş, faizler yükseliyor, bundan dolayı borç bulmak zorlaştı. Enflasyon aldı başını gidiyor.Beyler, bugüne kadar izlediğiniz politikalardan vazgeçmeden, her sektörde üretime odaklanmadan, bu korkunç gidişatı durduramazsınız. Bu gerçeği artık görün. Deniz bitti, duvara tosladınız.
BU İKTİDARIN ÖZÜ BAŞKA SÖZÜ BAŞKA
Türk Dil Kurumu’nun tarifine göre; Babayiğit; “özü-sözü bir olan” demek. Bunların özü başka sözü başka. Bir dedikleri, bir dediklerini tutmuyor. Mesela Cumhuriyet tarihinin faize en çok para ödeyen iktidarı bunlar, ama faiz lobisinden şikâyet ediyorlar. 15 yılda 6 defa bakan 16 defa sistem değiştirmişler ama eğitim sisteminden şikâyet ediyorlar. Şehirlere devasa binaları, plazaları dikip sonra mimariden ve ranttan şikâyet ediyorlar, hatta İstanbul’a ihanet ettiklerini bile itiraf ediyorlar.İşte son günlerdeki en yaygın tartışma. Et fiyatları ve et ithalatı…15 yılda tarımı-hayvancılığı bitirip şimdi etin fiyatından şikâyet ediyorlar. Siz alacağınız tedbirlerle besicinin eti ucuza mal etmesini sağlayacağınıza, sanki besici, çok kâr ediyormuş gibi, ucuz ithal etle onu terbiye ediyor, mesleğini icra edemez duruma sokuyorsunuz.Yarın et fiyatını düşürmek için değil, bütün et ihtiyacımızı karşılamak için ithalat mecburiyetinde kalacağınızı aklımıza bile getirmiyorsunuz.Bu ne basiretsizlik, bu ne şaşkınlık anlamak mümkün değil.
İNSAN CAM FİLMİNDE BİLE ALDATILIR MI?
Şaşkınlığın, tutarsızlığın en ilginç örneklerinden birisi de cam film tartışması.Eğitimi, ekonomiyi, adaleti geçtik,Cam filmi konusunda bile 1 yılda 3 defa karar değiştirilir mi? Önce araçlarda cam filmi takılmasını serbest bırakıyorsunuz. Millet güvenip taktırıyor. Böyle tam 5 milyon araçtan bahsediliyor. Cam filmine harcanan para 5 milyar lirayı buluyor.Daha bir yıl geçmeden bu sefer de diyorsunuz ki, “Hayır vazgeçtik, cam filmi yasak!” Böyle şey mi olur. Bu millet sizin işgüzarlığınızın faturasını kendi cebinden ödemek zorunda mı?
EKONOMİ BAKANI İŞLERİ OTOMATİĞE BAĞLAMIŞ
Bu basiretsizliği, ekonominin her alanında görmek mümkün.İşte doların ve Euronun hali ortada. Dolar 4 liraya Euro 5 liraya doğru gidiyor. Türk halkı dünyanın en pahalı benzinini tüketiyor. Benzinin litre fiyatı 5.50 lira dizelin ise 5 lira seviyesinde.İşin ilginç yanı, Ekonomi bakanımız çıkıyor diyor ki; “Zamları biz yapmadık, otomatik oluyor”İyi de sayın bakan, zamlar otomatikse, indirimler neden otomatik değil.Petrol fiyatları dünyada dip yaparken, nasıl oluyorda Türkiye’de akaryakıt zamları zirve yapıyor. Erbakan Hoca’nın dediği gibi; siz otomat memuru musunuz?Bir kez daha söylüyorum, marifet vergiyi arttırmak değil üretimi arttırmaktır.
BYLOCK’TA ZOKA İDDİALARI
Son olarak önemli bir konuya daha temas etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Saadet Partimizin Antalya il başkan yardımcısı Avukat Ali Aktaş Bylock ile alakalı çok önemli bir iddiayı Türkiye’nin gündemine taşıdı. Birçok insan hiç ‘Bylock’ kullanmadığı ve FETÖ ile alakası bulunmadığı halde telefonlarında “Bylock” tespit ediliyor.Peki, bu nasıl oluyor?
Şimdi, Zoka yöntemi denen bir metottan bahsediliyor. İnternette indirilen bir takım uygulamaların ve web sitelerinin içine yerleştirilmiş bir Bylock tuzağı. Mesela siz internetten ezan saati program indirdiğinizi sanıyorsunuz ama bu zoka yöntemiyle aynı zamanda Bylock indirmiş gibi görünüyorsunuz.Bunun sonucunda, hiç programı indirmediği halde Bylock kullanmış gözüken bir kitle ortaya çıkmış oluyor.
HÜKÜMET BU İDDİAYI ARAŞTIRMALI
Bu iddiaları önemsiyor ve hükümete çağrıda bulunuyoruz; ilgili kurumlar bu iddianın üzerine gitmeli ve gerekli araştırmayı acilen yapmalıdır. Bugün devlete olan güveni sarsmak ve Paralel yapı ve Terör operasyonlarına olan tepkiyi ortadan kaldırmak için, böyle bir kumpasın kurulması çok muhtemeldir. Bizim, Hükümet yetkilerinden beklentimiz, adaleti bir an evvel tesis etmeleridir.Elbette fiili olarak suç işlemiş, devlete kast etmiş kim varsa en ağır şekilde cezasını çekmelidir. Ancak haksız yere tek bir insanın bile canının yanmasına, hayatının kararmasına izin verilmemelidir. Unutmayınız ki “Bir devlet küfür ile ayakta durabilir ama zulüm ile ayakta duramaz.”Paralel yapı ve ihtilal teşebbüsünde bulunanlarla yapılacak mücadelede, Yargıtay’ın 15. Ceza Dairesi’nin kararı çok önemlidir. Sohbet toplantılarına katılmak, Bank Asya’da hesabı olmak, gazete aboneliği ve okullara öğrenci vermek gibi konuların suç sayılamayacağı ifade ediliyor. Bunu önemli ve ümit verici bir gelişme olarak görüyoruz.Paralelciler daha önce Ergenekon ve Balyozda, hangi tavrı sergiledilerse, bugünde bazı işgüzarlar, sanki aynı mantığı kullanıyor gibi. Yani yeni suç ve suç delili icat ediliyor.Her zaman olduğu gibi bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz. Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah’tır.Allah (cc) hepimizin yardımcısı olsun’’ dedi. (Haber Merkezi)